Bir sokak röportajında ilginç diyaloglar kuruluyor.
Camiye girmekte olan bir gence muhabir soruyor;
“Niçin camiye gidiyorsun?” Genç cevap veriyor;
- Namaz kılmak için.
“Niçin namaz kılıyorsun?”
- Allah emrettiği için.
Muhabir tesettürlü bir bayana yaklaşıp soruyor;
“Niçin örtünüyorsun?” Bayan cevap veriyor;
- Allah’ın emri olduğu için.
Röportaja devam eden muhabir içkili bir mekâna yönelen gence soruyor:
“Alkol mü alacaksınız?”
- Evet.
“Niçin alkol alıyorsunuz?”
- Canım öyle istiyor.
“Alkol hem zararlı hem de dinen haram değil mi?” Genç cevap veriyor;
- Alkol gerici, şeriatçı yobazlara göre haram. Fakat ilerici, çağdaş, medeni insanlar için değil.
Muhabir bu sefer modaya göre giyinmiş bir bayanla röportajı devam ettirmek istiyor ve soruyor;
“Neden dekolte kıyafetle dolaşmayı tercih ediyorsun?”
Soruya tahammül edemeyen bayan art arda sıralıyor;
- Belli ki sen gerici, yobaz, örümcek kafalısın. Ben çağdaş, özgür, ilerici bir cumhuriyet kadınıyım. Çağdışı düşüncenle benim yaşam tarzıma müdahale edemezsin. Bizi asla çarşafa sokamazsınız.
Çetin bir ilerici ile karşılaştığını anlayan muhabir oradan uzaklaşıyor. Herkes tarafını, safını seçtiği için bu iki tercih çok önemlidir.
Öncekilerin Rabbi Allah’tır. Önderi Hz. Muhammet, Kitabı Kur’an, kıblesi Kâbe’dir.
Son ikilinin ilâhı zevkidir, nefsidir. Kitabı Laiklik, kılavuzu Çağdaşlık, kıblesi Paris’tir.
ÇAĞDAŞLIK İNSANA MUTLULUK SUNABİLİR Mİ?
Din insanın canını, malını, aklını, imanını muhafaza eder.
Din, insanı nikâh sınırına sokar ve neslini korur.
Çağdaşlık, insana özgürlük vadeder. Özgür insan din ile bağını koparır, materyalizme (inkâra) yönelir. Kötü ve çirkin alışkanlıkların kölesi olur. İbadet yok. Haram-helal yok. Günah-sevap yok. Böyle bir insanın iç dünyası karanlığa gömülür. Merhamet, hürmet damarları kurur. Kalp gözü kararır. Basireti körelir.
Manen ölmüş böyle bir insana tutkunu olduğu “zamane yobazlığı” ÇAĞDAŞLIK, acaba mutluluk sunabilmiş midir?
Kutsalı olmayan, Milli-Manevi değerlerinden sıyrılan, şeytanın ayarttığı zamane yobazlarının şerrinden Rabbim milletimizi korusun.
SENE 1992.
DİNDAR BİR GENCİN DRAM DOLU HALİ
Sene 1992. Cumhuriyet’ten Türker Alkan, üniversite yıllarında dindar bir öğrenciyi Laiklik ve Atatürk düşmanı gerekçesiyle nasıl kovaladıklarını anlatırken diyor ki: O gerici yobaz yine gelmiş, gidip haddini bildirelim.
Hemen hemen bütün öğrenciler (Yaşasın Laiklik, kahrolsun şeriat) slogan atarak peşine düştüler. Canını zor kurtaran dindar öğrenci, Cebeci caddesinin karşı tarafındaki bir ara sokakta kaybolup gitti.
Ne zaman okula gelse bütün öğrenciler bu Laiklik düşmanını okul dışına püskürtüyorlardı. Sonra dayanamadı, onu bir daha okul sınırları içinde görmedim.
Şimdi olaya dönüp bakınca utanıyorum.
Okuldan kovulan, derslere sokulmayan, dindar diye düşman ilan edilen, hayatı karartılan, ümitleri söndürülen, kendine, ailesine tarifsiz acılar çektirilen bu gencin dram dolu hali binlercesinden birisi.
BUNLAR HÂLÂ DA ÇAKILI DURUYORLAR
İşte bu anlayıştır ki senelerce okulları, bütün devlet kurumlarını işgal altında tutup inkârcı bir gençlik yetiştirmek için elden geleni yaptılar. Kâfirane cümleler kurarak dine, Kur’an’a, diyanete, dindarlara, İmam-Hatiplilere, ahlaka, namusa saldırmayı ilericilik olarak takdim ettiler.
İçkiyi, modayı, eğlenceyi, aile kutsiyetini reddetmeyi, yasak aşk, aldatma ve her türlü cinsel sapkınlıkları çağdaşlık olarak ezberlettiler. Çağdaş yaşam adı altında insanları –imandan inkâra- -sevaptan günaha- -nikâhtan zinaya- -tesettürden çıplaklığa- -ayrandan rakıya- saptırtan bu zihniyet sahipleri hâlâ çakıldıkları yerde duruyorlar.
Kutsalı olmayan, Milli-Manevi değerlerinden sıyrılan, şeytanın ayarttığı zamane yobazlarından Rabbim milletimizi korusun.