Arapları paramparça, "civcivler de yesin" nispetinde bölüp devletçikler kurdular. O “devletçiklerin” halleri ortada. Katliamcı Netenyahu, Gazze saldırılarını başlattığı gün onlar için; "Başınızı gösterirseniz olduğunuz yere çivilerim, koltuklarınızı kaybedersiniz." diyerek onları tehdit etti ve onlarda korku belasınagıklarını bile çıkaramadılar, çıkaramıyorlar.
Daha sonra Ortadoğu'nun o zamanki güçlü ülkesi Irak'ı, devlet başkanları Saddam'ı ‘diktatör’ ilan ederek, "Irak’ta kimyasal silah var." bahanesiyle kellesini gövdesinden ayırıp hem ülkesini hem kendisini paramparça ettiler.
Tabi ondan önce İran ile Irak'ı 10 yıl süreyle savaştırıp askeri ve ekonomik güçlerini neredeyse sıfıra indirdiler. İran, ambargolar altında hâlâ inim inim inlemektedir. Uçakları, helikopterleri neredeyse antika pazarlarına düştü.
Sonrasında Suriye'yi karıştırıp Sünni nüfusun tamamını, ülkemizde dahil, çevre ülkelere göç etmek zorunda bıraktılar. Esat ise kendi iktidarını korumak bir avuç şii halkı kendine koruma kalkanı yapıp bu şekilde ayakta durabiliyor.
Suriye diye bir ülke bırakmadılar.
Ardından Mısır'ın seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yaparak, İsrail için sesini çıkarmayacak bir cuntaya ülke idaresini teslim ettiler. "Demokrasi götüreceğiz” dedikleri her ülkeyi ortadan kaldırdılar.
İran, Türkiye ile birlikte ayakta durma gayreti içinde olan bir ülke... Şimdi de İran'ı iyice zayıflatmak için ardı ardına suikastlara muhatap edip büyük bir savaşın içine çekme gayretindeler.
Zaten kuzeyden gelebilecek bir tehlikeyi yani Rusya'yı da bütün batının desteklediği bir tiyatrocu vasıtasıyla, Ukrayna ile savaşa sokup, orada meşgul olmasını sağladılar.
Geride engel olarak sadece Türkiye kaldı. Türkiye'yi göğüs göğüse yenemeyeceklerini bildikleri için çevresine yıllardır terör örgütleri yerleştirip sürekli olarak enerjisini oraya harcamasını temin ettiler. Trilyon dolarlarını teröre harcattılar, harcatmaya devam ediyorlar. Ayrıca içeriden bir takım unsurları da elde ederek iktidarı sürekli olarak lüzumsuz işlerin içine çekme gayretine giriştiler.
Bütün bu olanlar, insan elinin değdiği Tevrat'ın içine sıkıştırılan arzı mevut emeline ulaşmak için oldu/ olmaktadır.
Onların arzı mevutları varsa bizim de misak-ı millimiz var.
Onlar emellerine çalışıyorlarsa eğer biz de hedeflerimize çalışıyoruz.
Yalnız tarihi bir gerçek var, ki en büyük sorunumuz da budur.
Hunlardan başlamak üzere, Göktürkler, Uygurlar hepsi içlerine sokulan hainler tarafından parçalanmış ve yıkılmışlardır. Bizim tarihimizde maalesef böyle de bir gelenek var. Ama ne kadar Türk ülkesi yıkıldıysa ondan bir fazlası da kurulmuştur.
Yaşasın Türk Devleti, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
