banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Günler geceler boyu hepimizi her yerimizden sarsan, kimi anlar sanki hiç dinmeyecek hissine kapılmamıza neden olan fırtınalar nihayet dün akşam saatlerinde yerini ince ince yağan bir sağanağa bırakarak dindi.

        Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bir seçimde ilk defa iki hafta arayla iki defa sandığa gitmemize neden olan ittifakların kıyasıya, nefes kesen mücadelesiyle geçen bir fırtınaydı bu.

        Bir tarafın arkasında süper güçler vardı, dünya medyası vardı; terör örgütleri vardı, onlara her türlü desteği sağlayan baronlar vardı. Birbirlerine benzemeseler de amaçları birdi. Hep beraber bir nakarat tutturmuşlardı ‘diktatör artık gitmeli; gün bugün, fırsat bu fırsattır’ diye.

        Diğer tarafın ortak amacı menfaat birlikteliği değil, Batı’dan gelen ve her dakika önüne kattığı ne varsa yıkıp harap etmeye ayarlı bir kasırganın yıkıcı etkilerini en az zararla atlatabilmekti sadece. İşleri zordu; lakin var güçleriyle direndiler kendilerini hiçbir kuralla kayıtlı görmeyenhoyratfırtınalara. Ta ki başlarındaki çatı uçmasın, emek emek var ettikleri bahçelerinin en güzel süsü meyve yüklü ağaçları sökülmesin.

        Bu toprakların hiç yabancısı olduğu bir şey değildi bu fırtınalar. Yüz yıllar içinde nice felaketlerde silinmez kazınmaz izler bırakmışlardı ihtiyar tarihin unutmak bilmeyen hafızalarında…

        Gün olmuş darbeler halinde gelip seçilmiş en nazik, en beyefendi başbakanını ve halka hizmetten başka suçları olmayan bakanlarını asmışlar ‘bize rağmen millet iradesi de neymiş’ diye millete gözdağı vermek için. Gün olmuş dağların bayırların yüzyıllardır aşina olduğu, şehadetleri dinin temeli olan ezanları susturulmuş, gün olmuş ecdat yadigârı mabetleri kapatılmış veya kirletilmiş ilerlemeye engel diye. Gün olmuş bizim derelerin taşlarıyla bizim kuşları vurmuşlar,kötülüklerini en masrafsız tarafından yani beleşe getirmeyi başarmışlar.

        Ama artık şair Sezai Karakoç’un “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” deyişinde olduğu gibi millet, hoyrat fırtınalara nasıl karşı konulacağını, onlarla nasıl mücadele edileceğini öğrendi zamanla.

Görüyoruz ki en zalim darbelerden birinin yıldönümünde geliştirdiği milli refleksle tamamen yıkmaya ayarlı yeni bir fırtınayı daha dindirmeyi başardı. Bir sağanak başladı ki ardından tarihler 29 Mayıs’a evirilirken. Yundu yıkandı, pırıl pırıl oldu her yer bir adı da rahmet olan yağmurlarla.

Fırtına dindi ve bilanço da netleşmeye başladı.

Her mücadelenin kazananları ve kaybedenleri olurdu. Nitekim bu yeni fırtınanın, fırtına ne ki kasırganın ardından da durum buydu.

Kazanan en başta Türkiye oldu. Dolayısıyla Edirne’den Kars’a Anadolu bayram etti sağanak altında sabahlara kadar sırılsıklam.

Anadolu ile birlikte Balkanlar, Azerbaycan, Kıbrıs, Filistin, Beyrut, Suriye, Irak başta olmak üzere gönül coğrafyamızın halkları bayram etti. Aksi olsaydı Anadolu’ya, terör örgütlerine, yerli işbirlikçilerine yıkım rüzgârı gönderen Batı başkentlerinde, son umudunu bu rüzgâra bağlamış Kandil’de, okyanus ötesinde başlayacaktı şenlikler.

Atatürk’ün dilinden düşürmediği ‘Tam Bağımsızlık’ hedefine bizi adım adım yaklaştırmakta olan yerli ve milli varlıklarımıza hayat veren kuruluşlarımız kazandı. Onları var oluş davamızın olmazsa olmazı yapan vatanperverlerimiz kazandı.

Yıllarca ‘bizden adam olmaz’ telkiniyle aşağılık duygusu pompalanmış insanımızın bunu ‘kader’ belleyen sakatlığın yıkılmaya başlamasıyla birlikte gelişen, geliştikçe üretime tahvil olan kendine güven duygusu, azmi ve cesareti kazandı.

‘Yeter, söz de karar da milletindir!’ diyenler kazandı.

‘Şüheda gövdesi bu topraklar’, ‘bu cennet vatan’ sahipsiz değildir diyebilme iradesi taşıyanlar kazandı. Vatanla, ezanla, bayrakla kurdukları aidiyet bağlarını sağlam tutanlar kazandı.

‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ diyebilenler kazandı.

Kaybedenlere gelince…

Batı’dan esen her rüzgâra yelken açanlar kaybetti.

Kulağına gelen her sesi hiç sorgulamadan hak ve hakikat belleyenler kaybetti. Meşhurdur: Her duyduğuna inanması kişiye kötülük olarak yetermiş.

Terör baronları kaybetti. Onların kendilerine ezber ettirilerek dolaşıma sokulan mesajlarını bir şey zannedenler kaybetti.

Dini görünümlü, kapalı devre çalışan yapıların beyinlerini iğdiş ettiği celladına âşık mankurtlaştırılmış zavallılar kaybetti.

Gözümüzün içine baka baka ‘yaşasın kötülük, kahrolsun adalet’ diyebilecek kadar ölçüyü, ayarı devre dışı bırakanlar kaybetti.

Nihayet amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görenler, nokta kadar menfaatleri için virgül gibi kıvrılanlar kaybetti.

Fırtına dinince her şey berraklaşmıştır.

Rabbim hepimize berrak bir zihinle bakabilme iradesi versin.

Selamların en güzeliyle…

H. Halim Kartal/ 29 Mayıs 2023

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.