Rabbimizin bizlere bahşettiği bunca nimete şükretmemiz gerekirken bizler ne yapıyoruz? Mesela suyunuz gitse onu bize kim getirecek! buradan Rabbimizin bize verdiği nimetleri saymakla bitiremeyiz. Şükredeceğimiz yere, sadece kendi nefsimizi düşünerek nankörlük ediyoruz. “Ben yaşıyorum ya, başka canlılardan bana ne?”dercesine, hayatiyetimizin sürdürülmesinde doğrudan veya dolaylı olarak katkısı olan diğer canlılara zulüm yapıyoruz, işkence yapıyoruz, katlediyoruz yok ediyoruz insan için huzurun kaynağı olan doğal dengeyi bozuyoruz.
Biz tarlamızdaki anızları yakmıyoruz ki. Tarlanın bize verdiği nimetlerin ambarımıza kadar ulaşmasında büyük katkısı olan diğer canlıları yakıyoruz. Onlara, Allah’ın bize verdiği ama diğer canlıları da bu nimetlerin bize ulaşması için vesile kıldığı o canlılara teşekkür edeceğimize biz onları katlediyoruz. Onları, bize verdikleri nimetler için cezalandırıyoruz. Doğal dengeyi kendi ellerimizle bozmak için tüm gayretimizi harcıyoruz. Niçin yapıyoruz bunu? Yanlış bildiğimiz bir takım konularda menfaatimize zuhur etmesine inandığımız durumlar olduğunu varsayıyoruz. Sonrada Niye kelebek çoğaldı ,Fare istilası gibi, bir takım tarım hastalıkları gibi belaların neden zuhur ettiğini de kara kara düşünmeye başlıyoruz.
Gaddarca yakıp yok ettiğimiz o canlılar, bizi cezalandıracakları yere tam aksine hiç de hak etmediğimiz halde bizim nafakamızı düşünüyorlar ve kendilerini yeniden tamamlayarak bizi aç bırakmayacak ürünü bize yeniden sunuyorlar. Bizler nankörlük ettikçe onlar bize gül uzatıyorlar. Biz onmayız ama yine de yiyecek ekmeği Rabbim bize nasip ediyor.
Seydişehir- Bozkır arasında verimli araziler hasat edilmiş, Allah’ın bereketi ile ürünler kaldırılmış, ambarlara konulmuş ya da borç dert varsa ofise teslim edilmiştir. Beklediğinden de fazla ürün alan tarlanın sahipleri keyifle tarlalarının yanından geçip giderlerken; “Anızların, gelecek sene ayaklarına dolaşmasını”önlemek maksadıyla hemen orada bir cigara yakıp alevin geri kalan kısmıyla da tarlanın bir ucundan anızları tutuşturup süratle olay mahallinden uzaklaşıyorlar.
Onlar olay mahallinden uzaklaşırlarken, hikayenin sonunda; yangından kaçamayan kablunbaga, az ileride yumurta üstünde yatan kuş , az ilerde başka bir canlı bunlar görebildiklerimiz ya göremediğimiz bakteriler küçük karınca sinek kurtçuk vs gibi binlerce çeşit canlı mikro organizma ne olacak..
Ey Anız yakan zalimler! Şimdi gördünüz mü neleri yaktığınızı? Cayır cayır yanan o canlıların acı akıbetlerine şahitlik edebilen insanoğlu, orada yanan milyonlarca böcü börtünün yanmasını dahi göremedi. Ama bunun acısı yakın zamanda hem senden hem de ambarındaki buğdayından kat be kat fazlasıyla çıkacak. Orada yaktığınız milyonlarca mikroorganizma sizden öcünü misliyle alacaktır.
Sizler orada anız yakmıyorsunuz geleceğinizi yakıyor, geleceğinizi yok ediyorsunuz.
Rahman ve Rahim olan Allah; her şeye rağmen, bizlerin bu gaddarlığını bile affedip, tüm bu yaptıklarımızdan sonra bizlerin nimetini yine de soframızdan eksik etmiyor.
O’na şükürler, bizeyse yazıklar olsun.