Birkaç mühendis
ve fizikçi ile mikrotübül hücreleri yapmaya karar verdik ve işe koyulduk.
Böylece mikrotübüllerin gerçekten çok etkili yönetim mekanizması olduğunu
gösterebilecektik. Beyin bilgisayarında her nöronun müstakil birer hafıza ve
bilgi işlem merkezine sahip olduğunu kabul etmek yerine mikrotübüllerin bu işi
yaptığını ortaya koymaktı hedef.
Bir veya sıfır,
eylemi yapmak veya yapmamak? Bunlara her nöronun içinde bulunan mikrotübüller
karar veriyor. Hem de ?saniyenin milyarda biri kadar bir sürede çok
hızlı karar veriyorlar.? Bu durum, beynin kompleks yapısının sanılan
daha karmaşık olduğunu gösteriyor.
1980?li yıllarda
bunlar yapıldı.
Günlerce yapay
beyin çalışmalarına katıldım. Yüz milyar hücrenin bilgi alması, bilgi ağları
örmesi ve beyin gibi çalışması için denemeler yaptık. Sonuç alamadık.
Sonunda dendi ki:
?Hayır, olmuyor. Nöronlar arasındaki her bağlantı
inanılmaz ölçüde zor. Nöronların hesaplama yetenekleri hesaba katılmalı.?
Bu durum,
araştırmacılarımın hiç hoşuna gitmedi. Amaç, insan nöronları arasındaki gibi
bilgi ağları örmekti. Olmadı, araştırma ileriki bir tarihe ertelendi. O gün
bugündür, araştırma yapan arkadaşlar beni sevmezler.
Arkadaşlardan
biri bana şöyle dedi:
?Kabul edelim ki
sen haklısın. Bu nöronların fevkalade hesaplama kapasitesi olduğunu da var
sayalım. Bilinç tecrübesini nasıl açıklayacağız? Duygularımız var, bunu nasıl
açıklayacağız? Neden yüzümüz kızarıyor? Neden acı hissediyoruz? Bilinçli olmayı
nasıl açıklayacağız??
Düşündüm ve
hiçbir cevabımın olmadığını anladım. Bu da bizi Avusturalyalı filozof David
Chalmers?in meşhur ?bilinç araştırmaları? denen ?çekirdek
problem, ana problem? tezine götürür ki bu konuda henüz bir sonuca
ulaşılmış değil.
PROF. ROGER PENROSE: HÜCREDEKİ BİLGİSAYAR
Tom Huston:Esas soru şu:Maddeden nasıl ruh meydana
gelir? Değil mi?
Prof. Stuart
Hameroff: Evet. O günlerde biri bana İngiliz fizikçi ve matematikçi Prof. Roger
Penrose?nin ?Computerdenken?(Bilgisayarvari
Düşünmek) kitabını tavsiye etti. Hemen okudum, harikaydı. Kitabın başlığı,
yapay zekâ teorisyenleri için yüze inen tokat gibiydi. Diyordu ki bilgisayar
yeterince kompleks hesaplamalar yapabilseydi o da bilinçli olurdu. Roger, matematik bir karanlığa işaret ediyor
ki buna Gödel Teoremi denir. Bilinç,
kavranılamaz olarak ele alınmak zorunda. Anlama
ve bilinç, kavranabilir kavramlar değil. Bundan sonrası quantum fiziği ile ilgili olmalı.
Computerdenken?i okuduktan
sonra dilim tutuldu. Prof. Penrosa?nın fikirlerindeki münasebet ve inceliği
anlayamadım. Gerçi anestezi gazlarının quantum gücü geliştirdiğini biliyordum
fakat bilincin quantum fiziği ile ilgisi bana çok anlamlı göründü. Bu konunun
çok önemli olduğu konusunda içimde bir his vardı. Beyindeki nöronların durumu ve bunun bilinç ile bir mekanizmaya
dayandığına dair bilgi ki buna fizikçiler
?enerji depolama? tabirini
kullanırlar. Kitabı okudum, konu bana biyolojik olarak doğru bir yapıya sahip görünmedi.
Kendi kendime:
?Mikrotübül quantum hesapçısıdır, Penrosa bunu
araştırıyor olabilir.?
dedim.
Kendisine bir
mektup yazdım ve randevulaştık. Oxford?daki bürosunda buluştuk.
Roger,
inanılmayacak ölçüde harika ve saygın bir insan olmasına rağmen yaşamayı seven,
alçakgönüllü biri. Konuşmayı bana bıraktı. Ben de mikrotübül üzerine konuştum
ve bu konuda yazdığım kitabı gösterdim. Özellikle İtalyan geometrici Fibonacci
ve mikrotübülün hücre duvarı inşasından etkilendi. Geometri ile çok ilgiliydi.
Birkaç saat
sonra bana şöyle dedi:
?Bu çok
enterasan.?
Vedalaştık.
Görüşmeden
hiçbir sonuç çıkmayacağını düşündüm.
İki hafta sonra
Londra?da bir arkadaşım beni akşam yemeğine çağırdı. Yemekte dedi ki:
?Biz Camridge?de bir toplantıda idik. Roger Penrosa
senin mikrotübül konusunu bize anlattı.?
Kısa süre sonra
İsveç?teki bir toplantı için davetiye aldım. Roger de bu toplantıya
çağrılmıştı. Artık iki arkadaştık, birlikte bir teori ortaya attık.
Bilinç modelinin
gelişimi ve Quantum Çekim Gücü Teorisi?ni
ve beyindeki mikrotübüllerin ?quantum enerji depolama ihtimalini? esas
alan teoriyi geliştirdik.
QUANTUM ENERJİ DEPOLAMAK NE DEMEK?
Tom Huston: Quantum enerji depolamadan maksat
nedir? Bunun mikrotübül ve bilinçle ilgisi ne?
Prof. Hameroff: Quant,
kelime olarak çok küçük, enerji elementleri demek. Bir fotona eşit. (Işık
enerji birimine foton denir.) Bölünemez ışık parçası. Ama quantum seviyesindeki durum çok tuhaf.
Sanki bambaşka bir dünya. Klasik
dünyamız ile quant dünyasındaki realite çok farklı görünüyor. Klasik dünyamızda
Nevton fiziğinin kuralları, mekanik fizik ve fizik kanunlarının dünyası bugüne
kadar anlatıldığı gibi. Eğer küçücük bir ölçü değiştirmesi yaparsak başka bir
dünyaya adım atarız ki bu dünyada bambaşka fizik kuralları geçerli, bu dünyada
tahmin yürütmek çok zor.
Mesela parçacıklar aynı anda iki ayrı yerde ve iki ayrı durumda bulunabilir.
Burada ve orada aynı anda bulunuyor. Ya burada ya orda değil. Eşya birçok yerde
olabilir ve dalga gibi hareket eder, karmaşık bir olabilirlik içinde. Özel
durumu ve hareket hattı olan parçacıktan farklılık gösterir.
Çoğu quantum
fizikçisi şöyle der:
Quantum sistemi, çok çeşitli olabilirliğin üst
üste gerçekleşmesi durumudur. Quant dünyasında birçok şey aynı anda gerçekleşebilir. Bu durum bilinçli olarak
gözetlenebilir ve ölçülebilir.
Tom
Huston: Aynı anda birçok yerde bulunma ve bir şeyin birçok yerde
gerçekleşebilmesi için bir insanın gözetlemesi gerekli mi?
Prof. Hameroff: Quantum fiziğinin
yorumlarına göre öyle. Danimarkalı fizikçi Niels
Bohr bu tezi popülerleştirdi, Kopenhang yorumu meşhur. Eğer konuyu
derinlemesine araştırmaya devam ederseniz şunu kabul etmek zorundasınız:
?Arkanızdaki odada duvarda asılı olan
resim, aynı zamanda çeşitli mekânlarda bulunuyor. Siz onu ters çevirip bakana
kadar çeşitli mekânlarda aynı anda bulunuyor. Bir başka ifadeyle gözlemlenmeyen
şey, quantum depolama durumuna geçer.
Bu oldukça tuhaf bir düşünme biçimi.
Quantum fiziğin öncüsü olan Avusturyalı
fizikçi Erwin Schrödinger bu
düşünceyi oldukça absürd (saçma sapan) buluyor. Kendi düşünce deneylerini
ortaya attı ve ?Schrödinger?in Kedisi?
adıyla yayınladı. Oldukça meşhur olan bu kitap, quantum düşüncenin saçma
olduğunu ispatlamak için yazılmıştır. Kitabın orijinal adı ?Kedi Ölü Kedi
Yaşıyor?.
Schrödinger kendi
düşünce deneylerini ortaya attı. Quant depolama ne kadar büyük olabilir? Enerji
depolama havuzcukları sayesinde, bir ölçüm yapılana kadar, aynı anda çok
çeşitli yerlerde bulunma durumunu olabilir. (Quant dünyası, atom altı küçük
parçacıkların dünyasıdır. Fotonlar, nötronlar, elektronların, ışık tayflarının
dünyası.) Fakat kedi gibi büyük bir varlık, bir anda iki yerde bulunabilir mi?
Sorunun cevabı hâlâ yok. Fizikçiler, Kopenhang yorumu üzerine düşünmeye devam
ediyorlar. Moleküllerin çeşitli
kombinezonu ve dalgalı hareketin mutlaka bilinçli bir gözlemciyi gerektirip
gerektirmediği tartışılıyor.
Tom Hudson: Siz Kopenhong yorumuna alternatif yorum arama eğiliminde misiniz?
Prof. Hameroff: Evet fakat Roger Penrosa
teorisi alternatiftir. Quantum depolama sadece bilinçli bir gözlemci olduğunda
meydana geliyor tezi kabul edildiğinde cevaplanması gereken sor şu:
Varlığı dışarıdan bilinmeyen bir sistem
söz konusu ise ne olacak? Mesela insan beynindeki quantum aktiviteleri nasıl
cereyan ediyor?
Roger?e göre, böyle durumlarda
objektif bir eşikte belli bir noktaya geldiğinde özel bir dalga fonksiyonu ve
zaman-mekân sarmalı devreye giriyor, enerji depolama meydana geliyor ve o anda
bilinç ortaya çıkıyor. Roger, ?enerji dalgası fonksiyonunun meydana gelmesine?
bilinçli bir gözlemcinin sebep olduğu tezine katılmıyor. Enerji dalgası
oluşumu, bir çeşit bilinç oluşum sarmalıdır( kollaps)dır. Bu enerji sıkışması
bilinci meydana getiriyor. Fotonların (en küçük ışık topağı) enerji vermesi
gibi. Fotonlar, belli bir mekânda farklı yoğunluk, frekanslar ve kalitede
enerji bilincinden meydana geliyor.
Tom Hudson: Vay! Quantum fiziğin bu yorumu, sadece enerji
yoğunlaşması ve sıkışması? Tekrarlanan enerji sıkışması, herhangi bir şekilde
bilinci mi üretiyor?..
Prof. Stuart Hameroff: Roger düşünce
modeline göre ?düzenlenmiş, objektif reduksiyon(!)? denen bu model, her zaman
dışarıdan bir gözlemciye muhtaç değil. Eğer quantum sistem kıritik bir dalga
geliştirirse ?quantum skala üzerine gravasyunun kötürümleşmesi konusu gibi ?
kendi kendine sarmallaşır (kollabieren). İstendiği zaman tekrarlanabilecek; ?çok
özel bir durumda bilinç veya bilinçten enerji? üreten quantum dalga
fonksiyonunun objektiv ve tabii bir reduksiyonu yok elbette. Bu enerji
sıkışması fonksiyon beyinde devamlı gerçekleşiyor, bilincin meydana geldiği bir
dizi an var ve bu bilinçten enerji akımı
tecrübeleri ortaya çıkıyor. Bir dizi özel faaliyet modeli sonucu bilinç ortaya
çıkıyor ve bunun her zaman gerçekleştiğinden haberimiz var. Eğer siz dışarıdan
bir filmi seyrediyorsanız o filmdeki tek bir resim karesine odaklanıp onu
düşünebilirsiniz. Resimler sizin için film olur. Bu durumda film resimleri
seyirciye göre inşa edilmiş olur. Bilincin meydana geldiği an ve ?quant
dalga fonksiyonu sıkışması? da
aynı şekilde cereyan eder.
Bu
oldukça derinlik isteyen bir düşünce. Prof. Roger Penrosa, Einstein?in ?genel
görecelik? düşüncesinden yola çıkıyor. Güneş gibi büyük kütleler, zaman-mekân yapısında büyük etki meydana
getirir. Prof. Penrosa?ya göre genel görecelik teorisinin küçük alanlarda
geçerli olmasına bir mani yok; pekâlâ enerji depolama durumunda enerji
parçacıkları da aynı anda iki yerde bulunabilir. Sağda veya solda küçük bir
parçacık, yer çekim gücüne göre zaman-mekân geometrisi çatallaşmasına etki
edebilir. Quantum fiziğinin çoklu dünya hipotezine uygun olarak her eğrilik,
ayrılmaya devam ederek yeni bir evren oluşturur. Gerçi Penrosa, böyle olduğu
takdirde enerji virajlarının ve kavşaklarının düzenli olmayacağını ve bir süre
sonra başka bir dönüşüme yol açacağını söylüyor. Eğer böyle kendi başına quant
sıkışması gerçekleşseydi bilinç oluşumu da gerçekleşmiş olurdu? Bu teori, tek
kapaklı 4-5 kanatlı. Devam edecek?