Kâbe Allah?ın emriyle yeryüzünde yapılan ilk bina. Allah?ın emrine uyarak dünyanın her yerinden Mekke?ye gelen insanlar önce bu eve koşarlar, beyti tavaf ederler, burada rablerine dua ederler.
Allah?ıma hamd ediyorum ki Kâbe?yi ziyaret edebilme imkânını bana da lutfetti. Tavaf esnasında genel olarak yüksek sesle edilen dualar birbirine karışıyor. Bizim gibi gruplar halinde gelen ziyaretçiler tavafa başlarken ve her şavtın başında şu duayı okuyorlar: ?Allah?ım! Sana inanarak, kitabını tasdik ederek, sana verdiğim sözü tutarak ve peygamberinin sünnetine uyarak işte buradayım.? Sonra sadece namaz vakitlerinde durulup ardından gece gündüz ardı arkası kesilmeyen dualar, yakarışlar?
Anladığım kadarıyla burada insanlar büyük bir coşku ve heyecan içinde hallerini Allah?a arz edip affedilmelerini istiyorlar, maddi manevi dileklerini bildiriyorlar. Pek çok insan Kur?an diliyle yaptıkları dualarda diyor ki:
Rabbimiz bizden kabul eyle. Şüphesiz ki sen her şeyi işten ve bilensin.
Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle. Neslimizden de sana teslim olmuş bir ümmet lutfeyle.
Allah?ım! Sen kullarını mukaddes Kabeni ziyarete çağırdın. Ben de senin rızanı istemeye geldim. Beni bağışla. Bana merhamet et. Bana afiyet ver ve beni affet. Senin her şeye gücün yeter.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennetine koy. Ey sınırsız güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan! Ey âlemlerin rabbi!
Böyle uzayıp giden dualarda, bir tavafta her şavtın başında ve sonunda yedi defa aynı duaların tekrarlanmasını çok ama çok dikkat çekici buldum:
?Allah?ım! Sana inanarak, kitabını tasdik ederek, sana verdiğim sözü tutarak??
?Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennetine koy.?
Orada bütün diller koro halinde böyle söylüyordu ama ne hazindir ki insanlar en çok da orada ezmeye çalışıyorlar, Kabe?de ?beytin rabbi?ne yöneleceklerine oradaki siyah örtüleri içindeki maddi yapıya yakın olmak için orada daha fazla yer tutmak, kara taşı öpmek, kara örtüye yüzünü gözünü sürmek için gözleri başka hiçbir şeyi görmeyecek şekilde acımasız bir tavır sergiliyorlardı. Yani verilen sözlerle sergilenen hal ve hareketler arasında uyum, ahenk göremiyordum. Birlikte bir yere gitmek için sözleşme yapılıyor ama çok az kişi dışında buna kimse itibar etmiyordu. Kontrol için girilen sıralarda buradan en önce ben geçeyim çabaları, vasıtalara binişte, taşıtlara eşyaları yerleştirişte hep o bildik manzaralar yaşanıyordu. Sözler dilimizden kalbimize inmiyordu bir türlü.
Sahi, Allah?a inanmak, kitabını tasdik etmek, O?na verilen sözü tutmak neydi, nasıl olurdu?
?
Şimdi memleketimdeyim.
Ve memleket gündeminde seçimler var.
Seçimler demek bir bakıma vatandaşa en ucuz tarafından dağıtılan vaatler demek.
Milletvekilliği için partiler, adaylarını Yüksek Seçim Kuruluna bildiriyorlar. Ardından seçim beyannamelerini duyuracak olan partiler mitinglere hazırlanıyorlar. Önümüzdeki günlerde meydanlar renklenecek, seçim vaatleri havalarda uçuşacak. Vatandaşın oyuna talip olan partilerimiz bu oyların kendilerine yönelmesi için var güçleriyle yarışacaklar. Sonuç olarak kazananlar olacak, kaybedenler olacak; ama bir şeyler hiç değişmeyecek. Vatandaşa bol keseden verilen vaatler?
Ve? Maalesef seçimlerden sonra bunların çoğu unutulacak, bir sonraki seçimler için yeni vaatler zikredilecek.
?Doğruluk, ahde vefa, va?de sadakat, şefkat??
Ahde vefayı, söze sadakati en şuurlu tavır, fert ve toplum olarak olmazsa olmaz bir hayat tarzı haline getirmedikçe zarardayız. Birilerini kandırarak kar ettiğini zannedenler son tahlilde kendilerini kandırmışlardır.
Selam ve dua ile?
Hacı Halim Kartal 19 Nisan 2011