ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ TARİH KULÜBÜ?NÜN ?TARİHTE YOLCULUK? ADLI SERGİSİ MÜNASEBETİYLE GEÇ KALMIŞ BİR YAZI
Seydişehir Halk Eğitim Merkezi?ne gidiyorum. Anadolu Öğretmen Lisesi Tarih Kulübü?nün hazırladığı sergiyi, sergide Seydişehir?i gezeceğim.
Fahri Kubilay?ın yazısını okumasam haberim olmayacaktı. Ne güzel anlatmışsın bu güzel etkinliği ve de Seydişehir?e gönül veren, emek verenleri. Teşekkürler Fahri kardeşim, Seydişehir?de böyle bir etkinlikten haberdar olmamı sağladığın için sağ olasın.
Köyümüzde DSİ tarafından yapılmakta olan bir kamulaştırma meselesi yüzünden birkaç gündür can sıkıntısından bunalmıştım. Bu haber ilaç gibi geldi sinirlerime öyle ki daha sergi salonuna yaklaşırken rahatladığımı, içimi tarifsiz bir huzurun kapladığını hissettim.
Sıcak bir Seydişehir perşembesinde sergi salonuna girerken fondaki ney sesi ile fark edilir bir serinlik ilk hissedilen. Girişte sol tarafta elindeki kitaba dalıp gitmiş şık giysileri içinde zarif biri var: Tahmin ettiğim gibi Ercan Aslan Bey bu. Daha önce bir yerde kısacık bir görüşmemiz olmuştu. kendimi tanıtırken hatırladığını söylüyor. Seydişehir?de görev yaptığı birkaç yıl içinde adından uzun süre söz ettirecek güzel çalışmaları olduğunu bildiğim, Seydişehir sevgisini sözde değil özde göstermeyi başaran bu zarif insanı bu gayreti sebebiyle baştan tebrik ederken ortada sergilenen eserler arasındaki oldukça eski bir semer takılıyor gözüme. Aynı anda Mehmet Akif Ersoy?un o meşhur beytini hatırlıyorum:
?Bir insan öldü mü ondan kalan şey eseri,
Ölen merkepse ondan da nihayet semeri?
Girişin sağ tarafında bir ağaçtan alınan dört kesit üzerinde serginin adını görüyorum: Maketlerle ve Etnoğrafik Malzemelerle Tarihte Yolculuk
Roma devrine ait bir lahit, Hitit İvriz Anıtı, Ortaçağ Avrupa?sında bir şato, bir kervansaray, Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserleri? Tarihte yolculuk? Her adımda önünde durduğunuz farklı bir eser, insanı içine alıyor, yaşadığı zaman ve mekandan alıp meydana getirildikleri döneme sürüklüyor adeta. Bu bakımdan sergiye verilen ismin iyi seçildiğini düşünüyorum.
Sergide yer bulan hemen her eser öğrencilerin proje ödevleri, eserlerin üzerinde proje sahibi öğrencilerin isimleri? Ödev veya proje denilen ders dışı çalışmaların öğrenci milleti için can sıkıcı çağrışımları olan kelimeler olmaktan Ercan Hoca ile çıkarılıp tarihe karıştığını fark ediyorum. Doğrusu Tarih Kulübü üyelerinin motivasyonlarının çok iyi sağlandığını düşünmeden edemiyorum.
Bir köşedeki eski bir düvenle çocukluğumun harmanlarında dolanıyorum, bir kağnı tekerleği Cahit Külebi ?nin çok sevdiğim Sivas Yollarında adlı şiiri dizelerini getiriyor aklıma:
?Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolup taşar gönüller,
Bir rüzgar eser ki, bıçak gibi
El ayak şişer.
Sivas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.?
Eski bir radyo karşısında bir süre duruyor, radyonun krallık günlerine gidiyorum. Evimizin misafir odasında işlemeli ahşap dolata yıllarca kurumundan yanına yaklaşamadığımız, mütemadiyen zarif işlemeli örtüler altında duran ve evimize ağır misafir geldiğinde sesini duyabildiğimiz bu alet ile mahallemizin, ajans haberlerini dinlemek için babamdan izin isteyen Halil emmi gibi Abbak dede gibi ihtiyarlarını, evimiz caminin yanında olduğu için bir namaz vakti radyo dinlerken yorgunluktan uyuyakalan abimin köydeki hemen herkesi korkutmayı başarmış köy hocası tarafından sopalı uyarışlını hatırlıyorum.
Tarihi heybeler, oklar yaylar, iyice kararmış bakır kaplar, bunların arasında daha yakın yılların eserlerinden sayılan kömürlü ütüler, fenerler, gaz ocakları, koşum malzemeleri ve daha birçok eşya bu tarihi yolculukta benim gibi altmışını bulanlara çok şeyler anlatıyor.
Kuruluşu daha yeni olmasına rağmen son yıllarda ilçemizle bütünleşen etkinlikleriyle adından çokça söz ettirmeyi başaran Seydişehir Anadolu Öğretmen Lisesi yönetici Tarih Kulübü öğretmen ve öğrencilerini tebrik ediyor, halka mal olan, halkımızla kucaklaşmaya vesile olan böylesi güzel etkinliklerinin devamını diliyorum.
Çılgınca bir tüketim alışkanlığının körüklendiği günümüzde her şeyi ?bir kullanımlık? görmeye başlayan insanların ?değerbilirlik? duygularını büsbütün kaybetmemeleri içi ara sıra durup nerelerden geldiklerini hatırlamaları gerektiğini ve böylesi sergilerin bu bakımdan çok yararlı bir kültür hizmeti olduğunu düşünüyorum.
Seydişehir, kalbi Seydişehir sevdalılarına daima minnettar olacaktır.
Selamların en güzeliyle?