Tabiattaki yeniden dirilişe tanıklık ediyoruz bugünlerde. Birer birer tellenip duvaklanma telaşındaki badem ağaçlarına bahçelerin olmazsa olmazları sümbüller eşlik etmeye başladı. Göz alıcı renkleriyle laleler büyük törene hazırlanıyor.
Bu hareketlilikte durulur mu? Son güzde terk ettiği bağları ziyarete giden herkes gibi bağa gidiyorum. Yolumun üstündeki bir köprüden bağımızın bulunduğu tarafa dönünce kanaletle dağ arasında kalan büyük bir alanın akla gelebilecek her türlü atıkla kirletildiğini görüyorum. Birkaç yıl önce gözüme çarpan tek tük çöp öbeklerinin çoğalıp bölgeyi tanınmayacak hale getirdiği görmek çok acıydı. İşte bu acıyla, evden çıkarken hissettiğim çalışma şevkimin çoğunu kaybetmiş olarak bağa geldiğimde aklıma düştü ‘emanet’ kelimesi.
Düşündüm: Allah’ın arzında bizim olan ne vardı ve bunlar gerçekten ne kadar bizimdi. Semavat ve arzın gerçek sahibinin Allah olduğuna ve bunların bir süreliğine insanoğluna emanet edildiğine iman etmemiş miydik? Emanete böyle mi muamele etmeliydik?
Aslı Arapça olmasına rağmen dilimize yabancılığını hissettirmeden yerleşen, dudaklardan dökülürken etrafa samimiyet ve sıcaklık dalgaları yayan kelimelerden biridir emanet. Sözlükte koruyacağına güvenilen birine bir şey bırakma; bu şekilde bırakılan şey, inam, vedia; emanetin bırakıldığı yer gibi anlamlar taşıyan bu kelimenin deyimlerde ve atasözlerinde ‘emanet etmek, emanete hıyanet edilmez, emanet ata binen tez iner’ şeklinde kullanımları olduğunu biliyoruz.
Hepimiz ve her şey Allah’a emanetiz.
Hepimiz birbirimize emanetiz.
Öyleyse hepimiz birbirimizden sorumluyuz.
Yediden yetmişe önemini idrak ederek hayatiyet kazandırmak, başka bir söyleyişle ete- kemiğe büründürmek için milli mücadele ruhuyla çaba göstermemiz gereken bir konu varsa toplumda emanet bilincinin yeniden inşa edilmesi derim.
Yeniden inşası deyişimin nedeni bu değerin bu millettin kültüründe bir karşılığının olmasındandır.
Tevfik Fikret ‘Ferda’ isimli şiirinde gençlere seslenir. Ferda yarın demek. Yarınların kendilerine emanet olduğunu hatırlatıp onları sorumlu davranmaya ve çok çalışmaya çağırır:
“ …. Demin
"Ferda senin!" dedim, beni alkışladın; hayır,
Bir şey senin değil, sana ferda vediadır;
Her şey vediadır sana, ey genç, unutma ki
Senden de bir hesap arar âtî-i müştekî.”(Şikayetçi bir gelecek)
Zaman emanet, mal mülk emanet, eş emanet, çocuklar emanet, sahip olduğumuz her şey emanet.
Birine bir şeyini emanet edenin emanetçiden beklentisi nedir, emanetçiye ne söyler? Bu soru bir eğitim-öğretim yılının açılış töreninde okunan bir şiiri getirdi aklıma. Çocuğunu okula getiren annenin dilinden hocaya emanetin bırakılışını âşık Bilal Işıklı şu güzelim mısralarla dile getirir:
Hocam!
“Sizlere emanet şu körpe yavrum,
Ortalıkta sürtüp gezmesin hocam!
Gözümün çırası tek kaygım, tasam,
Aç, cahil, perişan kalmasın hocam!
Fidanıma hoş bak, aman solmasın,
Kahraman yetişsin, korkak olmasın,
Rabbini tanısın, dinsiz kalmasın,
Ahrette yakanı tutmasın hocam!
Tabancayı değil, kitabı sevsin,
İnsana yakışır örnekler versin,
Körpece gelmiştir, efendi gitsin,
Boykotmuş, işgalmiş yapmasın hocam!
Millet şerefini hem şeref bilsin
Kuran’ı okusun, hak nedir görsün
Her bir kötülüğü aklından silsin,
Kendi milletine çatmasın hocam!
Cahil bir anayım, ne diyem daha!
Benim diyeceğim evlâdım aha;
Hep dua ederim yüce Allah’a,
Sonunda anarşist olmasın hocam!”
Bu hassasiyeti bütün emanetler için göstermek gerektiğini bir düşünsek!
Nihayet bilmeliyiz ki toplumu ayakta tutan dinamiklerden biri ve bana göre en önemlisi emanet şuuru.
Can bedende, beden canda emanet,
Mülk kadıya, kadı mülke emanet,
Var edenin varlığına ant olsun
Başka türlü ne yaparsan ihanet!