“Aradığınız kişiye ulaşılamıyor, lütfen daha sonra yeniden deneyiniz!”
“Sohbet” ve “muhabbet” kelimelerini çok kullanıp de gerçekte sohbet ve muhabbetin çok uzağına düştüğünüzü düşündüğünüz olur mu bazı anlar?
Cahit Sıtkı “Gittikçe artıyor yalnızlığımız demişti yıllar önce Otuz Beş Yaş şiirinde. Şair, yalnızlık hissinin artmasını farklı bir bağlamda, hayata beraber başladığı dostlarıyla yollarının birbir ayrılışında görse de bir bakıma günümüz insanının ahvalini de bana göre çok güzel ifade etmiştir. Bugünkalabalıklar içinde yalnızız ve yalnızlık Yaban yazarı Yakup Kadrinin tanımladığı gibi ‘dinmeyen bir sızıdır.’
Baş döndüren bir hıza ulaşan iletişim çağında, isterse anında dünyanın her bir yeriyle haberleşebilme imkânı sunabilen araçlarını kullanan insanlarının yalnızlıktan söz etmelerini nasıl anlayalım?
Yalnızlığı en çok hissedenler yaşlı ve kimsesizler olduğunu bilirdik. Mesela Mehmet Akif’in Seyfi Baba şiirindeki yetmiş beşini geçen ihtiyarın ziyaretine gelen dostuna anlattıklarında durum böyleydi:
“…
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak! İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalnızlık pek güç.
Ba’zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!”
Seyfi Baba’nın o tanıdık yalnızlığından çok farklı yalnızlıklar gelip çattı hanelerimize her şeyin en modernini kullanmaya endeksli yaşamaya alıştırıldığımız son zamanlarda. Modern mekanlara ve imkanlara kavuştuk; fakat bunun yalnızlığımızı artırmaktan başka bir işe yaramadığında hemfikir psikologlar, uzmanlar…
Bırakalım aynı şehirde, aynı mahallede olmayı aynı apartmanda yaşayanların bile birbirlerinden habersiz oldukları konuşulmuyor mu yalnızlık söz konusu olduğunda? Bir şekilde dost bildiğimiz kimselere ulaşmak istiyoruz da iletişim hatlarında bir problem olduğu için mi ulaşılamıyor yoksa arızalar iletişim hatlarında değil de gönüllerde mi?
Aynı dili konuşanların değil aynı duyguyu paylaşanların anlaştığını söyleyen Mevlana yerden göğe haklı elbette; lakin bugün derdimizin en deva bulmazı konuşamamak. Konuşmuyor yahut konuşamıyoruz. Dedim ya sohbet ve muhabbet kelimelerini kısa mesajlara havale ettiğimizden beri tuhaf bir o kadar da yalnız kimseler olup çıktık. Dedelerimiz hallerimizi görme imkânı bulsa anında deliler olduğumuza hükmederlerdi herhalde.
Saki ölmüşüz de sonrasını yaşıyoruz Cahit Sıtkı’nın anlattığı biçim:
“Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak..
Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aksimizden eser yok.”
Yalnızlık dendi mi Fuzuli’nin ‘gayrı’ redifli gazelinde söylediklerinden daha etkilisi seslendirilmemiştir derim:
“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı”
Bugünün yalnızlığı kimsesizlik değil. Her türlü olumsuzluğa ve nihayet hastalığa davetiye çıkaran bir sürüklenişten söz ediyorum.Vaziyet vahim!
Aradığınız kişiye şimdi ulaşılamıyorsa, ulaşmanın başka yollarını deneyelim.
Selamların en güzeliyle…