Seydişehir Haber | seydisehirhaber.com

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Memlekette kaç gündür şiddetini artırmakta olan bir fırtına ortalığı kasıp kavuruyor; lakin bu fırtınanın eski kışları iyiden iyiye arar olduğumuz bugünlerde fakir fukarayı kapılardan baktırıp kazma kürek yaktıran mart fırtınalarından farklı bir fırtına olduğunu görüp izliyor, üzülüyoruz.

        İşlediği suçlar hatırlatılınca yahut suç işlerken yakalanınca büyük bir pişkinlikle durumu kendi lehine kurtarmaya çalışan yavuz hırsızlar vardır ya, manzaramız tam da böylelerini düşündüren cinsten.

        Hani camideki antika halıları gözüne kestirip cemaatin olmadığı bir anda çalmaya çalışan hırsız fıkrasını bilirsiniz…

        Caminin birinde çok kıymetli, antika değerinde halılar serilidir. Durumu öğrenen ve hırsızlığı ‘meslek’ edinmiş birisi, cemaatin sabah namazını kılıp da istirahate çekildiği o tenha saatte camiye girer, iki tane halıyı rulo yapıp omuzlar. Tam camiden çıkarken cemaatten bir kişi ile yüz yüze gelir. Halıların çalınmakta olduğunu anlayan kişi, hırsıza:

       “-Utanmıyor musun caminin halılarını çalmaya… Yazıklar olsun sana…Tuu!..” diyerek, hırsıza karşı tükürür gibi yapınca hırsız:

       “-Ayıp ayıp! Sen ne biçim Müslümansın! Camiye tükürülür mü? Şu omuzumdakileri bir yere bırakayım da camiye tükürmek nasıl olurmuş, sana sorayım….” diye diye, halılar omuzunda uzaklaşır gider.

        ***

        Arsızlık, düzenbazlık, gözü karalık ve benzer özellikler suç işlemeyi meslek edinmiş kimselerin karakteri olmuştur. Böyleleri insan olan her yerde, her toplumda bulunur, bulunabilir; lakin bir kötüden ve kötülükten daha beter kötülüğün, bunların son derece normal kabul edilmesi hatta taraftarlar bulabilmesi olduğunu düşünüyorum.

        Irkına, cinsiyetine, partisine, mezhebine ve meşrebine bakmadan iyiye iyi, kötüye de kötü diyebilme gibi bir mizanı kaybettik her halde. Bu nedenle bugün en büyük kaybımız, denge kaybı gibi görünüyor.

        Vakıa basınımızda, televizyonlarda, sosyal medya gibi mecralarda sürdürülen ve genellikle ilk cümlelerde ifrat ve tefrite yani uçlara savruluverenateşli tartışmalara bakınca ulaşıyorum böyle bir kanaate.

        Biri; haksızlık, hukuk dışı söz ve eylem kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, kitabın tam ortasından konuşuyor. Açıkça mevzuyu eğip bükmeden bana göre, sana göre olanı değil, herkese göre hak olanı ortaya koyuyor; biri de iktidardaki parti ve yöneticilerine duyduğu nefret sebebiyle tartışmaya konu olan olay ve olguları bir kenara bırakarak hükümeti ve görevini yapmaya çalışan yargıyı suçluyor.

        Garabetimiz şurada:

Rahmet ayı ramazan ayının son haftasına girmiş bulunuyoruz. Camilerimizde gürül gürül Kur’an okunuyor. Ellerde Kur’an, dillerde Kur’an gidebilenlerimiz mukabeleyi aksatmadan hiç olmazsa bir hatmi bayrama kadartamamlama gayretinde. Her gün okuduğumuz veya hafızlar okurken takip ettiğimiz bir cüzdeki yirmi sayfada onlarca ayet bulunuyor anlamını bilmediğimiz, bilmediğimiz için de bize ne dediği ile ilgilenmediğimiz…

İşte gürül gürül okuyup da ne dediği ile ilgilenmediğimiz Kur’an’ın ayetlerinden birinde Rabbimiz, hemen her olayda rotadan çıkabilme ihtimalimize karşı bizi uyarıyor:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Maide/8

Velhasıl, partimizin, kulübümüzün, mezhep veya meşrebimizin penceresinden bakışın bizi başkalarına karşı körleştirdiği bir kıyameti yaşıyoruz. Bu körlüğümüz, bulanık sularda balık avlamayı hayat tarzı haline getirenlerin her zaman aradıkları en önemli kazanç kapısı olmuştur, olmaya da devam ediyor. Apaçık geçekleri bilerek saptıranların suları bulandıranlar olduğunu çoğu zaman görmüyor, göremiyoruz.

Adam halıları götürürken kopardığı ‘Ey ahali kutsallarımızı kirletiyorlar!’ yaygarası ile tehlike hattından da takip edilmekten kolayca sıyrılıp gidiyor. Ardından kutsallarımızı koruma refleksiyle harekete geçenler ile kirlettiğine inandırılanlar arasında öyle bir fırtına çıkıyor ki bu hengâmede götürülen antika halılar da çoktan unutulmuş oluyor.

Bu durumda hak aramak için halkı sokaklara çıkmaya çağıranların; en nihayet, insanları ‘kutsallarımıza hakaret’ gibi bir suç isnadı ile tamamen gerçek dışı bir olayın hesabını sormaya çağırdıklarını, açıkça hakikati unutturmaya çalıştıklarını düşünmeden edemiyor insan.

Çağrıya gözü kapalı koşanlar ile ‘bu sokak çıkmaz sokak’ deyip karşı koymaya çalışanlar arasında sonu kimi zaman nereye varacağı kestirilemeyen hesapsız zararlar ortaya çıkabiliyor. Mesela Gezi… Niçin çıktı, nerelere evirildi, nelere mal oldu? Görebilmek için bir an durup dikkatlice bakmak gerek.

Dengeyi, mizanı, itidali kaybederek kötüyü ve kötülüğü savunur hale gelmekten daha kötü ne olabilir ki?

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 24 Mart 2024

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner226

banner225