Farklı yörelerimizde kullanılan o kadar güzel ifadeler var ki bazen tek kelimeyle bazen de bir kaç kelimeyle, sayfalar dolusu yazsak anlatamayacağımız konuları onlarla anlatabiliriz.
‘Gök görmedik’ ifadesi, Ege Bölgesi vebenim yörem olan Seydişehir İlçeside dâhilolmak üzere İç Anadolu Bölgesi’nde çok kullanılan bir söz olarak çıkıyor karşımıza. Bu ifade, ‘sonradan görme, o zamana kadar sahip olamadığı bir imkâna kavuştuğunda bu durumu, etrafına gösterme gayreti, onları kıskandırma çabası’ şeklinde açıklanıyor.
“Görmemişin bir oğlu olmuş ...” diye devam eden bir söz de halkımız arasında sıkça kullanılır. “Görgüsüz bir kimse, ummadığı bir şeyi elde ettiğinde ne yapacağını şaşırır.” manasına gelen bu sözü ‘gök görmedik’ifadesi daha öz bir şekilde anlatıyor sanırım.
Devam edelim sözümüzü açıklamak için daha başka ne tür cümleler kurulduğu konusuna...
‘Ne oldum delisi’derler ‘gök görmedik’ birisine. Sosyal hayata uyum sağlayamama durumuna gelmiş kimseler ‘gök görmedik’ kimselerdir mesela.
‘Yoksul iken zenginleşerek gösteriş yapma, övünme gibi yersiz davranışlarda bulunan kimse’ şeklinde de açıklanmış.
‘Gök görmedik’ ifadesi, çocuklara karşı kullanılırken, bir derece eğitim amacını taşıyabilir ama erişkin birine söyleniyorsa eğer o zaman, ağır ve sağlam bir eleştiri demektir.
Tamam,’Gök görmedik’ ifadesi, ‘görmemiş’, ‘görgüsüz’ ve ‘sonradan görme’ anlamlarını içinde barındırıyor amabu söz, ‘gökyüzü görmemiş.’ anlamına da gelir mi? Hayır ‘gökyüzü görmemiş’ anlamına gelmez. ‘Göklük’ görmemiş, ‘gök (renk, bitki, gök ekin) görmemiş’ anlamına gelir. ‘Yeşil görmemiş’, ‘ot görmedik’ yani hayvan, hayvansı, sığır gibi anlamları da veriyor.‘Kuraktan, kuraklıktan, kıtlıktan gelmiş, o yüzden ot görünce dengesini şaşıyor.’ diye de açıklanabilir. (İnt.)
‘Yeşillik görmemiş’, manasına gelen ‘Gök görmedik yörük devesi’ sözü de kullanılmaktadır.
‘Gök görmedik’ sözü, ‘Kıtlıktan çıkmış gibi yemek yemek...’ deyimiyle de akraba bir söz olmaktadır.
‘Gökgörmedik’ siyasileri de unutmamak lazım gelir. Bir mevkie bir makama geldiğinde hele bir de dokunulmazlık zırhına büründüğünde, ‘Mal bulmuş mağribi’ kılığına girip, normal zamandaki halinden eser bırakmayıp kendisini kral zanneden siyasilere de çok yakışıyor bu ifade kanımca...
‘Gökgörmediklik’, insanı kibre ve açgözlülüğe de sevk eder. Kendini sevk ve idare etmekten aciz olanları,‘gökgörmediklik’sevk ve idare eder.
Konya’nın önemli kültür adamlarından Merhum Seyit Küçükbezirci, ‘Gök görmedik’ konusunda şöyle yazmış bir gazete yazısında:
“Gök görmedik” kelimesinin müthiş derinliği
Konya bir ‘başkent’...
Ahmet Hamdi Tanpınar ölümsüz kitabı ‘Beş Şehir’de, Konya için “Bir Başkent, devamlı başkenttir” der. Bir ‘başkent’te bin yılın görgü ve birikimleri ile pek çok tanım ve kavram geliştirilir. ‘Konyalıca Sözlük’ün en şahane derinliğe sahip kelimelerinden biri de “Gök görmedik’ kelimesidir.
“Gök görmedik” kelimesi, sonradan görmeliği, öğüncekliği tanımladığı gibi; en çok da ‘adab-ı muaşeret’ten nasip almamışlığı kapsar.
‘Yalak’, ‘gubuz’, ‘yallı gidi’ kelimelerimiz de bir âlem... Bir ‘densiz’in binbir halini, damıtılmış bir tek sözcükle ortaya koyarlar.”
“Konya Karapınar Folklorü, Akçayazı Köyünden ‘Bilmeceler, Atasözleri, Sözcükler’ isimli derlemede Zeki Sarıhan, 1964 yılı aralık ayında, Akçayazı İlkokulu öğrencilerinden, Abdi Ağaç, Gökşen, Osman ve Bekir İncekara’dan, “Gök görmedik görgüsüz, iğne yapar yurdusuz.” Şeklinde bir söz derlemiş...
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi tarafından yayınlanan, Türkiye Türkçesi Ağızlarında, Kalıplaşmış Dil Birimleri, Ceyhun Sarı isimli derleme kitabının 71. Sayfasında, ‘gök görmedik’ ifadesi, görgüsüzlük yapmak. (İsparta) şeklinde tanımlanmış.
‘Gök görmedik’insanlar, yeni bir elbise yeni bir telefon mesela bir otomobil edindiklerinde, bir bağa, bahçeye sahip olduklarında ve bir topluluğa karıştıklarında, dikkatlerin hep kendi üzerinde olmasını isterler. Dikkatler kendi üzerlerinden başka yerlere kaymaya başladığında ise ani bir manevra ile konuyu paraya, elbiseye, otomobile, eve yönlendirmek için ellerinden gelen gayreti gösterirler.
Bu durumda olan kişilerin sayısı bizim toplumuzda oldukça fazla yer tutar.
Mesela Avrupa yani Batıtoplumları içinde bu tür davranışları asla göremezsiniz. Onların hayatları genelde sadedir. Evlerine ya da kendilerine ne aldıklarıne giydikleri ne yiyip içtikleri, çocuklarının hangi okullarda okudukları sadece kendilerini ilgilendiren meseleler olduğu için asla bu konulardan bahsetmezler. Zira adab-ı muaşerete aykırı şeylerdir bunlardan bahsetmek...
Onlar, mesela bir telefonu bir televizyonu bir arabayı bir evi, uzun yıllar boyunca kullanırlar. “Yenisi çıkmış.” diyerek imkânları buna müsait olsa dahi hemen değiştirmezler... Bu da onların ‘hava atmakla’, ‘gök görmediklik’le bir alakaları olmadığının kanıtı oluyor.
‘Başkasını kıskandırma’ girişimleri, onlara ‘hava atma’ duyuları sanırım Doğu toplumlarına özellikle de bizim toplumumuza ait bir özellik olsa gerektir...
“Sonradan görme” ifadesi sözlüklerde, yoksul iken zenginleşerek, gösteriş yapma, övünme gibi yersiz davranışlarda bulunan kimse’ olarak tanımlanmış.
‘Sonradan görme kuldan, buluttan çıkma günden korkulur.’ atasözünün anlamı, dünya halinde bazı kendini bilmez kişiler etrafındaki maddi, manevi çıkar güdecekleri durumu, daha önce hiç görmemiş ya da yaşamamış gibi düşünerek hareket ederler. Bu durum, çevresindeki insanları rahatsız eder.
Şair Işık German Ersoy şöyle demiş: İnsan sonradan da görebilir, saygım sonsuzdur ama gördüklerini başkalarına satmak istemezse eğer...
Ben de şöyle bitireyim. “Gök görmediklik yapmamak için sık sık tabiata çıkıp, gök görmek gerek.’