Ata miraslarımızdan olan yukarıdaki sözün tamamlanmış biçimini az çok tahmin ettiğinizi biliyorum. Sözün devamının olumsuzluk sokağına saparak hiç olmayacak bir şeyin ortaya çıkacağını düşündürmesi ‘perşembenin gelişi’ gibi o kadar belli ki…
Hadi tamamlayalım gene. Umulur ki tekrarından zerre miktar bir kazanç hâsıl olur: “İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.”
Vakıa öküz, Aşık Veysel merhumun deyişiyle irençperin kağnıya koştuğu, tarlasını sürdüğü velhasıl makinalı tarımın yaygın kullanımına kadar her işinde kullandığı, ihtiyarlayıp güçten düşünce de ne hazin ki akıbeti kesilmek olan evcil hayvandır.
İşte bu nedenle iyiliğin hep garip olduğunu söylerler. Duydunuz mu bilmem. Ben çok duydum.
Yüreğinde çevresi için, memleketi için, herkes için iyilikten ve sevgiden başka hiçbir şey barındırmamış; hiçbir şekilde şahsi çıkar ve ikbal peşinde koşmamış, ömrünü sadece milletin ve memleketin selametiiçin tüketmiş ince ruhlu, yüce gönüllü zarif insanlar biliriz Başbakan Adnan Menderes ve bakan arkadaşları gibi mesela… Memleket ve millet sevdalısı bu insanlar, onca hizmetlerinin karşılığını idam sehpası olarak görmemişler midir?
Siyasi tarihimiz, bırakalım böyle güzel insanlara vefayı ‘vefa’ kelimesinin bile çöp muamelesine tabi tutulduğu nice örnekleri barındırır sayfalarında. İşe yaradıkları görüldüğü sürece kullanılan, günü gelince de atılan…
Bu bakımdan iyiye, iyiliğe iyilik demek olan vefa duygusunun en çok siyasetimiz tarafından itibarsızlaştırıldığını düşünürüm. İsterim ki içinde yaşadıkları toplumun gönlünde taht kurmayı başarmış güzel insanlar,siyasi mülahazaların yap-boz malzemesi yapılmasın. Onlar, bitip tükenmek bilmeyen sevdalarını ömürlerince nakış nakış işlemeyi başardıkları eserleriyle sevenlerinin kalplerine çoktan yerleşmişlerdir. Huzur bulacakları en güzel yerler de oralardır, siyaseten birilerinin yapıp ardından gelenlerin bozduğu mekânlar değil.
Böyle yapıldığı zaman, birbirine tamamen aykırı iki eyleme de ideolojik nedenlerle sahiplenip savunanlar oluyor ve bundan en fazla zarar gören de siyasetin nesnesi haline getirilen insanlar ve taşıdıkları değerler oluyor. Sevgi gibi vefa gibi, kadirşinaslık gibi güzel duygular da ziyadesiyle hırpalanmış oluyor. Şairin ‘Bırakalım anılarda rahat etsin şehitler’ mısraındaki ifadeyi ödünç alarak söylersek, eserleri ve gönüllerdeki izleriyle rahat bırakalım onları.
Muhsin Kırmızıgül, bir zamanla vefa konusunda insanın hiçbir şeyden ve hiçbir kimseden herhangi bir şekilde beklentisi olmaması gerektiğini şöyle dile getirmişti meşhur şarkısında:
“Bir vefa bekleme geçen zamandan
Mevsimler vefasız yıllar vefasız
Bir umut bekleme
Sevdadan aşktan
Seviyorum diyen diller vefasız
Gün gelir gönülde solar çiçekler
Yalana karışır bütün gerçekler
Sevenler gideni boşuna bekler
Yolcular vefasız yollar vefasız
Bir dünya düşünki vefadan yoksun
Ömrünü verdiğin dostlar vefasız
Bir hayat düşünki sevgiden yoksun
Canını verdiğin canlar vefasız
Gün gelir gönülde solar çiçekler
Yalana karışır bütün gerçekler
Sevenler gideni boşuna bekler
Yolcular vefasız yollar vefasız”
Çok haklıymış.
Sanatçının sözlerine ben de sadece küçük bir ekleme yapmak istiyorum:
Kimseden vefa bekleme, hele siyasetten asla!
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 16 Eylül 2024