Bu ülkedeki okullarda "yaratılışın” öğretilmesinden rahatsız olanlar, "küfür" önyargılarıyla hareket ediyorlar.
Eğer iman önbilgisiyle hareket etselerdi, "sonradan olan" değil, "peşinen bulunan" anlamına gelen "vicdan"ları birazcık olsun sızlardı. İman önbilgidir, inkarsa önyargıdır.
İnanmak için "marifet" (bilme, tanıma) önlenir. Kişi bu yüzden unutmasına inanamaz.
Ama inkar için hiçbir ön şart yoktur, cehalet yeter. İman sevgiye benzer, inkar ise nefrete.
Sevginin olumlu bir bildirimi, nefret olumsuz. Sevgi insanı yükseltir, nefrete insanlardan hiçbir şey katmaz.
İman özü itibarıyla olumlu bir değerdir, inkâr ise olumsuzdur.
İman artmak, inkâr eksilmektir.
İman değer katar, inkarsa hiçbir değer katmaz.
İman eden, vicdanında peşinen var olan "hudurî bilgi"( Zihnî suret ile elde edilmeyen, kendi kendisine ortaya çıkan bilgi “hudûrî bilgi”dir. ) yi hatırlamış sayılır. İmanla hatırlanan varoluşsal emanettir, inkarla unutulan var kılınan "ben"dir.
İman bir bağlantı, inkarsa bir kopuştur. Bağlanmak kişinin "emin" birimidir. Bu nedenle iman varoluşsal güvenliğin garantisidir. İnkarsa fıtrattan kopuşu temsil eder.
İman sebattır, inkar savruluş.
İman, sahibinin kendi yerinde iskanını sağlar. Yerinde iskan eden, sükunet bulur.
İnkar eden yol almaz, dolaşır. Savrulan "sukunetini" tercih ederler.
Bu, sahte bir özgürlüğün hissini uyandırsa da, aldatıcı olduğu çok fazla bilgi anlaşılabilir. Çünkü inkar, "özü gürleştirmez", aksine özü çürütür, kurutur.
İman haddi bilmek, küfür haddi aşmaktır.
İman, bir kendinde olma halidir. Kendinde olmayan, kendiniz. Kendini kaybeden, haddini bilmez.
İman şükürdür, inkar nankörlük.
Teşekkür ekmeğin değil, ekmeği verenin hakkıdır. Sahipsiz nimet olmaz. Bir şey nimetse, mutlaka sahibi vardır. Nimeti fark eden, nimetin sahibini arar. Nimetin sahibini bulan, O'na teşekkür eder. Nimeti fark etmemek, nankörlüktür.
İman vefadır, inkar vefasızlık. Allah'a vefa bozulmamış, başkasına vefa göstermez. En büyük vefakarlık, "En Büyük Olana" vefakarlıktır.
İman belirlenmiş koordinatlarda yol almaktır, inkarsa yılkı atı gibi dolaşmak.
Allah göklerin ve yerin nurudur. Allah'a iman, nurun kaynağına yönelmektir. İnkar ise bir yere yönelmek değil, bir yönelişi reddetmektir.
İman ilgidir, küfür kayıtsızlık.
İman eden, varoluşun anlamı ve amacına ilgi duymuş, inkar etmeyen varoluşun anlamı ve amacına kayıtsız kalmak olur.
İman bilincin üstüne bağlar, inkar ise bu bağları koparıp kültürlerin bağları.
İman, insan idrakine sonsuz ufuklar açan ve onu son durağan olmayan bir tekamul yolculuğuna ayrılan itici bir güçtür. İnkar ise bilincin bilincin üstü ile bağını koparır. Bu durum, bilincin bilincinin mahkumiyetine tabidir. Böyle bir bilinç,iç güdüler ve ayarlayıcı benlik düzenlemeye başlar.
Allah'a kul olmaktan kaçınan, kendini, bilinci aracılığıyla yönetilen güdülerin (nefsinin) elinde kul olarak bulur.
İnsanların Allah'a ihtiyacı gibi tanıyıp kul olmasından kim rahatsız olur?
Kim olacak? Kula kul olanları ve kulu kendine kul olmak isteyenler...
ALINTI