Bu gün özel bir gün. İki önemli vakayı bünyesinde barındırıyor. İlki biz Türklerin Anadolu’ya giriş anahtarı Malazgirt muharebesinin yıl dönümü (953) . Diğeri ise Büyük Taarruzun seneyi devriyesi. İkisi’ de kutlu olsun. Ben bu yazımda Malazgirt muharebesini konu aldım. İyi okumalar.
MALAZGİRT ÖNCESİ SELÇUKLU DEVLETİ
Bu günkü Türkistan coğrafyasında kurulan Selçuklu devleti çok kısa bir zamanda sınırlarını Doğu Roma (Bizans) topraklarına kadar uzanmıştı. Selçuk beyle kurulan devlet Çağrı ve Tuğrul beylerin öncülüğünde Gazneli ve Şii devletler gibi önemli güçleri perişan ederek bir Cihanşümul devlet oldular. Sünni İslam’ın merkezi Abbasi hilafetinin başkenti Bağdat ve Halife Şiiler tarafından ele geçirilmişti. Halifeyi kendi Şii halifelerine bağlı bir kukla haline getirmişlerdi. Tuğrul Bey bu işgale bir son vermek için Bağdat’a yürüdü. Şehr-i Hilafet’i ele geçirerek Abbasi halifesini kurtardı. Abbasi Halifesi ise Tuğrul beye Doğunun ve karanın Sultanı unvanını verdi ve Selçuklular İslam’ın hamisi olarak görülmeye başladı. Tuğrul ve çağrı beylerin vefatı ardında bir taht savaşını bıraktı. Melik Alparslan ve amcası birbirine girmişti. Ama galip olan Alparslandı. Tahta oturan Sultan Alparslan ileride çok büyük işler başaracaktı. Sultan, Ani kalesini ele geçirerek seferine başladı. Bu kale oldukça güçlü ve alınması zor bir kale olduğundan, zafer sonrası Sultana “Fethin Babası” anlamına gelen EbulFeth unvanı verildi (Halife tarafından) . Aynı zamanda Alparslan ve büyük vezir Nizamül Mülk “Nizamiye Medreseleri” adlı eğitim kurumlarını kurarak İsmailî (Haşhaşiler) zihniyete karşı manevi bir savaş açtı. Bu medreseler hedefine ulaşacaktır.
MALAZGİRTE DOĞRU VE MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ
Sultan Alp Arslan ve Yüz elli bineyakın ordusu yönünü Güneye dönmüştü. Sultan Alp Arslan’ın aklında Şiilerin elinde bulunan Suriye ve Mısırı ele geçirip hem Şiilerin kökünü kazımak hem de Suriye ve Mısırın zenginliğine vakıf olmak vardı. Sultan Şam önlerine gelmişti. Ama kendi komutanlarından sürekli mektup alıyordu. Mektuplarda Doğu Roma İmparatoru olan Romen Diojen’in büyük bir ordu topladığı ve Selçuklu üzerine yürüdüğü yazıyordu. Gerçekten Roma İmparatoru Diojen karma bir ordu toplamıştı. Orduda Rumlardan ayrı Peçenek Türkleri ve Slavlar bulunmaktaydı. Ayrıca çokça kuşatma makinası mevcuttu.
Sultan bu haberler üzerine ordusundan sadece hassa birliklerini alarak (15.000 kişi) Kuzeye çıktı. Emir Atsıza bıraktığı kalan ordusuna Şam’ın fethini emretti. Sultan’ın ordusuna Afşin Bey katıldı ve ordu Elli üç bin kişiye çıktı. Bu sırada İmparator Malazgirt kalesini ele geçirerek büyük bir kıyım yapmıştı. Tam bu sırada Ahlat’ta bulunan Alp Arslan Malazgirt’e geldi. Ertesi gün yapılan muharebede Selçuklu ordusu Türk taktiği olarak bilinen geri çekilip arkadan sarma taktiğini (Turan taktiği) uyguladı (26 Ağustos 1071). Ayrıca savaşta Peçenek Türkleri taraf değiştirerek Selçuklu namına savaştı. Savaş sonrası ganimet toplandı ve İmparator Diojen esir alındı. Alp Arslan merhamet ederek İmparatoru anlaşma karşılığında serbest bıraktı. Ama İmparatorun soydaşları ona bu merhameti göstermeyerek gözlerine mil çektiler. Bir süre sonra ise boğdurularak idam edildi.
Sultan Alp Arslan bu zaferin ardından savaşta olan olmayan beylerine mektuplar gönderdi. Rum diyarına yürüyün. Ele geçirdiğiniz topraklar sizin mülkünüz sayılacak! Bu vaatler sonucu Anadolu Türk akınlarıyla hızla ele geçirildi. Kısa sürede “Türkiye” olarak anılmaya başlandı. Özellikle Miryokefelon muharebesi sonrası.
Aslında Türkler ilk defa bu harple Anadolu’ya girmiş değil. Savaştan yıllar önce Pasinler savaşıyla Türkler zaten Anadolu’ya girmişti. Hatta asırlar evvel Hunlar Anadolu’ya zaten girmişti. Ama hiç birisi kalıcı olmadı. Türklerin Anadolu’da kalıcı olduğunun tapusu bu savaş oldu. Son sözlerimi Malazgirt kazı alanı başkanı Adnan Çevik beyin tanımıyla bitiriyorum “Anadolu bir barajdı. Su ise Türkler. Bu su Barajdan azar azar taşıyordu ama bir etkisi olmuyordu. İşte Malazgirt savaşı sonrası bu barajın kapağı açıldı ve su gür bir şekilde aktı!”
MEVLÜT HAN ÇATALER