banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

ABD-AB destekli Siyonist barbarlığın Filistin halkını kendi yurtlarında yok etme harekâtına hız verdiği 7 Ekim’den beri zulüm, zalim, mazlum kelimelerini dilimizden düşürmediğimiz bugünlerde Mehmet Akif Ersoy’u ebediyete intikal edişinin 86. Yıldönümünde ‘Zalimin hasmı’, ‘mazlumun dostu’ olarak bir kez daha rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz.

        Ahlakıyla, İslami ve insani duyarlılığı ile kalplerimizdeki müstesna yeri hiç değişmeyecek olan Mehmet Akif Ersoy’u kahraman ordumuza ithaf ettiğiİstiklal Marşı’mızla olduğu kadar zulme ve zalime başkaldıran haliyle de asla unutmayacağımızı düşünüyorum.

        Zulüm ve zalim söz konusu olduğunda, hayatını imanına şahit kılarak söylediğinden asla şüphe etmediğimiz şair, dilimize geliveren şu mısraları ve bunlara ruh veren imanlı duruşuyla tek başına bir ordu gibidir:

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...”

Şairin ne zaman görse ciğerini yakan yaralardan bugün de oluk oluk kanlar akıyor paramparça edilip her parçası birbiriyle kavgalı hale getirilen İslam beldelerinde mesela Filistin topraklarında, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Yemen’de, Türkistan’da… Lakin bu dağınıklık içinde akan kanları durdurmak için her belayı göğüslemeye hazır bir iradenin ortaya çıkmayacağını bilen zalimler, ne hazin ki zulümlerine devam ediyorlar.

 

İşte yine art arda şehit haberleri gelmeye başladı terörle mücadele verdiğimiz bölgelerden. Vakıa bu elim olayların iki ayı aşkın bir süredir Gazze’de işlediği soykırım sebebiyle Türkiye’den İsrail denen terör devletine ve onlara her türlü desteği veren Birleşmiş Milletler’in sürekli olarak zalimi koruyan yapısına karşı sert eleştiriler yükselmeye başladığı bir sırada meydana gelişi oldukça anlamlı olsa gerektir.

Osmanlı’nın dağılıp parçalanışına şahit olmuş, her acıyı yaşamış; Milli Mücadele yılları boyunca Anadolu’yu karış karış dolaşarak halkımıza moral vermiş milletin dertleriyle dertli bu koca yürekli insana göre başımıza gelen kötülüklerin temeli tefrikaydı. Her bela o kapıdan giriyordu içerimize çünkü. Dünyanın en acımasız zalimleri ve zorbaları, insanlığı ayaklar altına alan caniliklerini çok güçlü olduklarından değil, ezip yok etmek istediklerinin aralarındaki tefrika sebebiyle bölük pörçük olmaları yüzünden yapabilmektedirler. Olaylara her daim Allah’ın ‘gör’ dediğiyerden baktığı için ilim ve feraset sahibi şair bu değişmez gerçeği şöyle ifade etmişti:

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez”

Ah bir anlayabilseydik!

Savaşın yalnız zalimler insanlık düşmanı, ırz düşmanı katil sürüleri, medeni görünümlü ‘tek dişi kalmış canavar’larla değildi elbette. Cehaletle,  taassupla, miskinlikle köksüzlükle mücadelen bunlarla olduğundan belki daha fazlaydı. Nitekim ‘Hakkın Sesleri’nde“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?Zumer/9” ayeti bağlamında mesajını şöyle iletmiştin insanlara:

“Yıllarca, asırlarca süren uykudan artık,

Silkin de: Muhitindeki zulmetleri yak, yık!

Bir baksana: Gökler uyanık, yer uyanıktır;

Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!

Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet…

Ey derd-i cehalet sana düşmekle bu millet,

Bir hale getirdin ki: Ne din kaldı ne namus!

Ey sine-i İslam’a çöken kapkara kabus,

Ey hasm-ı hakiki seni öldürmeli evvel:

Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el!”

Kurtuluş Savaşı verdiğimiz zor zamanlarda yazıp kahraman ordumuza ithaf ettiğin İstiklal Marşı bağımsızlık ateşimiz olmuş, onunla ısınmıştık.

Gücümüz ondaydı; lakin ah bir anlayabilseydik uğruna nice canlar feda ederek kazandığımız cennet vatanımızda her mısraı gücümüze güç katan değerini, aramıza tefrika girebilir miydi?

Anlayabilseydik, ah bir anlayabilseydik seni ve uğruna savaştığın, ömrünü verdiğin değerleri…

Filistin ölürken, Kudüs,siyonist katillerin postallarıyla kirletilirken; vatan nöbetindeki askerlerimiz askeri üs bölgelerine sızan Batı destekli katil sürüleri tarafından şehit edilirken bu kadar rahat gülebilir miydik?

Anlayabilseydik…

“Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!..”

Dediğini duyup irkilebilirdik.

Selam olsun mesajını yüreğinin ta içinde duyanlara.

Savaşın savaşımızdır… Mekânın cennet olsun!

İstiklal uğrunda, namus yolunda canlarını feda eden tüm şehitlerimize de rahmetler diliyorum.

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 25 Aralık 2023 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.