ثمانية عمت بأجمعها الورى
فكل امرء لا بد يلقى الثمانية
سرور وحزن واجتماع وفرقة
وعسر ويسر ثم سقم وعافية
Semêniyetün ammet
biecameihelverâ,
fekullumriin la büdde yelkassemêniyete, sürûrün ve hüznün vectimâün ve firkatun ve usrün ve yusrün sümme sukmün ve âfiyetün.
Sekiz şey,sekiz husus hiç kimseyi dışarıda bırakmadan bütün insanları kuşatmıştır, dolayısıyla her insan (eğer yaşarsa) mutlaka bu sekiz şeyle karşılaşır ve bu sekiz hususu yaşar.
Bu sekiz husus şudur: Sevinç ve üzüntü, kavuşmak ve ayrılık, zorluk ve kolaylık
hastalık ve âfiyet.
Yaşayan her insan, müslüman olsun gayri müslim olsun, inansın inanmasın bu hususları yaşar.
Bir şeylere sevinir,o şeyleri yitirince üzülür, birilerine, sevdiklerine kavuşur, sonra onlardan temelli veya muvakkat ayrılır, zorluklar görür, sonra kolaylık görür, hastalanır, iyileşir,tekrar hastalanır,tekrar düzelir ve hayat böylelikle devam eder ve bu ölüme kadar sürer.
Ölümde de ayrıca bunlardan dördü peşpeşe veya bir arada bulunur.
Ayrılık, hüzün, zorluk ve ölümden önce genelde hastalık
Yaşayan bir insanda da öbür dördü kısa veya uzun süre bulunabilir.
Yani kişi bir arada sevinci, sevdikleriyle beraber olmayı kolaylığı ve âfiyeti sıhhati yaşayabilir.
Bir miktar yaşayıp da bu sekiz şeyle veya bir kısmıyla ben hiç karşılaşmadım diyebilen var mı, sanırım yoktur, olamaz da,zira yaşamak demek,bu şeylerle er veya geç tanışmak demektir.
Sadi Şirazî hikmeti bir şiirinde şöyle der:
سعديا ازروى تحقيق أن سخن نشنيده أى
هر نشينى را فراز وهر فرازرا نشينى
Sa'diyâ ez rûyi tahkik in Sühen neşenîydeî,her nişinîrâ frâz u her firazrâ nişinî.
Ey sa'di! Gerçekten sen bu veciz sözü hiç duymadın mı, duymadıysan dinle bu söz şöyledir: Her inişin bir yokuşu ve her yokuşun bir inişi vardır.
Bir başkası da şöyle diyor:
فيوم علينا ويوم لنا
ويوم نساء ويوم نسر
Feyevmün aleynê ve yevmün lenê,ve yevmün nüsêü ve yevmün nüserru.
Yaşadığımız müddetçe bir gün aleyhimize,bir gün lehimize olur,bazen üzülür bazen seviniriz,birisi öbürüne göre sevindiği günler daha fazla olabilir,
öbürünün de sağlıklı günleri daha fazla olabilir, kısacası uzun ince bir yol ve karma soruları olan ciddi bir imtihan.
Ölenler de var, ölecekler de var, gelenler de var, gelecekler de vardır.
Müthiş bir sirkilasyon, her gün milyonlarca insan babaların sülbundan anaların rahmine, yine milyon insan anaların rahminden dünyaya ve arz'a,yine milyon insan arzdan ve dünyadan arzın altına kabirlere yürüyor, zamanı gelince kabirlerden arz gününe, mahşere onlarca milyar insan mahşere gelecek, cem' olacak ve cem' günüde(ahiret günü) toplanacaktır.
Bir söz vardır;
المصيبة اذا عمت هانت
El musîybetü izê ammet,hênet
Musîbet umumî olunca kolaylaşır ve kolay gelmeye başlar,durum böyle olunca tabir caizse herkes bu tezgah'tan geçecek ve bu sekiz şeyi er geç yaşayacak,bu manada bu herkes için bir teselli sayılır.
Asıl teselli musîybete sabreden mü'min'in alacağı mukafaatır, O'na salât ve selâm olsun Rasulullah efendimiz'in zevcesi, mü'minlerin annesi Ümmü Seleme r.a Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu duydum dediği bir Hadis-i şerif şöyledir:
"Bir kul'a bir musîbet
isabet etse o kul da: Allahım bana bunun ecrini ver ve daha hayırlısını nasip eyle derse, muhakkak Allah ona musibete sabrın ecrini verir,ve daha iyisini ona nasib eder,Ebu Seleme ölünce ben bu duayı yaptım Allah bana Rasülullahı nasib etti"
Müslim Hadis no: 917.
Allahım! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi
sabreden, şükreden, kaza ve kadere iman eden, yalnız sana ibadet eden ve yalnız senden yardım dileyen kullarından eyle Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
Emekli Müftü
9 Temmuz 2023 Pazar