İyi insan olmak, daha çok şu tanımları içermektedir. Kötülük yapana da iyilik yapabilmeyi bilendir. Elindeki ile mutlu olmasını bilen ve mutlu etmesini bilen insandır. Ufak tefek yanlışları gördüğünde etrafındakileri tatlı dille uyarabilendir.
Bir başka tarife göre de, Hadisi Şerifte buyrulduğu üzere, elinden ve dilinden, diğer Müslümanların emin oldukları insan bence de aynı zamanda iyi insandır.
Burada ki iyi insan ölçüsü şu etrafta toplanıyor. Diğerlerine zararın olmayacak. Maksimum düzeyde de faydan olacak.
Günlük yaşamda ise, iyi insan beklentisi oldukça yüksek. Herkes, fabrikasına veya işyerine mesleğini iyi bilen işçi arıyor. Herkes çocuğunu eğitecek iyi bir öğretmen veya eğitimci arıyor. Herkes, kendisine taze ve leziz et verecek iyi bir kasap arıyor. Herkes, diktirecek elbise veya pantolonu iyi dikecek bir terzi arıyor. Ev yaptırırken veya arıza meydana geldiğinde, su arıza veya diğer işleri yayacak iyi bir su tesisatçısı veya usta arıyor. Nüfus Müdürlüğüne kimlik değiştirmek veya başka bir işi olduğunda gidince, hoş geldiniz deyip, ayakta, güler yüzle karşılayan, buyurun, oturmaz mıydınız, ne ikram edelim deyip, işini görüp, ikramını yaptıktan sonra, ayakta kapıya kadar uğurlayan iyi insan arıyor.
Hastaneye gidince, filmlerde ki gibi pamuk prenses hemşire, çok iyi teşhis ve tedavi eden çok iyi bir doktor ile iyi bir sağlık ordusu istiyor.
İstiyor da istiyor, isteme ve beklentinin ardı arkası kesilmiyor. Yazsak sayfalar yetmez.
Kasabın vereceği etin malını yetiştirirken. hormon iğnesi vurulması konusuna gelince, yem fiyatlarından haberin var mı kaç lira, çalıştığımız işyerinde işin hakkını vermeye gelince, köle gibi çalıştırıyor, hakkımızı vermiyor, bu paraya bu kadar çok bile çalışıyoruz, kendi kurumumuz da gelenlere empati kurup, Nüfus Müdürlüğünde çalışanlardan beklentimiz hatırlatıldığında, öyle insanlara davransak, tepemize çıkarlar, kıymet bilen mi var, iyi bir eğitimci, ailede iyi yetişmiş bir çocuk beklediğinde, onun işi ne, benim ödediğim vergilerle maaşını alıyor, mecbur okutacak,
Devlete sıra geldiğinde ise, Anayasaya göre sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirecek, Vergilerimizi nereye harcıyorlar, zenginlere hizmet edeceklerine, birazda orta ve alt gelir gruplarına hizmet etsinler, sırf zenginleri düşünmesinler. Bu iş Avrupa’da şöyle, ABD’de şöyle, Kanada’da ise şöyle. Zaten bizler bugüne kadar haklarımızı savunmadığımızdan bu hale geldik.
Bu cephedeki beklentileri de yazarsak, yine sayfalar yetmez.
İyi insan olmaya geldiğimizde, oradaki görev ve sorumluluklarımızı yapma konusunda, 40 dereden 80 su getiriyoruz. Mazeret üretmekte de, maşallah elimize su döken bulunmaz veya beğenmeyiz.
En başta hepimiz, işimizi en iyi yapmanın bilincinde ve idrakinde olmalıyız. İyi insan olmanın gereklerini yerine getirmeliyiz.
Yoksa mazeret üretmekle varılacak herhangi bir nokta yok.
Ancak bu sorununda çözüm noktası, eğitimden geçiyor. İyi eğitilmiş insanların birçoğunun da, zamanla tağşiş veya ağarmağa olduklarını da gözlemledik. Bunun çözümü konusunu da Allah izin verirse, başka bir yazımızda işleyelim.