MHP lideri Devlet Bahçeli Gaziantep ve Mardin illerimizde aynı günde 35 insanımızın ölümüne neden olan trafik kazaları ile ilgili mesajında bu elim kazaların iyi araştırılmasını istemiş, bir noktada üzüntüsünü ve tepkisini şu cümle ile ifade etmiş: “İnsan hayatı bu kadar ucuz değil!”
Evet, insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı…
Aralarında sağlık çalışanları, itfaiye erleri ve gazetecilerin de bulunduğu 35 kişinin ölümüne, onlarcasının yaralanmasına neden olan katliam gibi kazalar nedeniyle Sayın Genel Başkan gibi bizde üzüldük, bütün Türkiye üzüldü elbette.
Kazaların kamera görüntüleri korku filmlerinde gördüklerimize benziyor. Kaza geçiren bir araçtaki yaralıları kurtarmak için olay mahalline koşan insanların üzerine yıldırım gibi gelen başka bir araç adeta dehşet saçıyor. Can havliyle kaçabilenler kurtuluyor; lakin birçoğunun buna imkân bulamadıkları anlaşılıyor görüntülerde. Allah’ım o dehşet anıyla kimseleri karşı karşıya bırakmasın.
“İnsan hayatı bu kadar ucuz değil!” sözü ‘olmamalı’ anlamında bir temenni aslında. Yoksa gerçekte pek ala bilip duruyoruz ki ucuz, hem de çok ucuz! Deyimlerimizde bu durum ‘öldüm pahasına’ diye ifade ediliyor.
Nedeni üzerinde biraz kafa yorunca karşıma birçok durumda ya öylesine ağzımızdan çıktığı yahut birilerinden çokça duyduğumuz için huyunu suyunu iyi bildiğimiz, aşina olduğumuz ‘farketmez abi’ çıktı.
Bu kalender tabiatlı; lakin tehlikeli ‘abi’ ile aşinalığımızın nerelerden gelip nerelere dayandığına dair aklıma geliveren birkaç örnek zihinlerinizdeki onlarcasına kapı aralayacaktır. Tahmin edebiliyorum bunu.
Bir iş gününün akşamı düğün için başka bir şehirden gelip gece yarısından çok sonra dönmek istediğini söyleyen arkadaşa yalvarırcasına:
“-Yahu, uykusuz uykusuz yola çıkmasan iyi olur!” diyoruz. O, bu hamlemizi göz kapaklarını açmakta adeta zorlandığı gördüğümüz halde gitmekte kararlı oluşunu şöyle bir cümle ile savuşturuyor:
-Fark etmez birader, endişe edecek bir şey yok; alışkınız biz…
Adam ziyaret için bulunduğu mekânda baş ağrısını dindirecek bir ilaç olup olmadığını soruyor. ‘Var ama, bizdeki ilaç belki sana iyi gelmez’ şeklinde bir karşılık duyunca ‘abi’ babacan bir tavırla ortaya çıkıyor:
“-Ne olursa olsun, getirin; fark etmez!”
Bir işiniz için adam lazım olduğunda bir sorun bakalım ne iş yaptığını. Cevap hepimizin malumu:
“Ne iş olursa olsun, fark etmez abi, benim için iş iştir!”
Tatmin oldunuz mu?
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne baktığımızda kökeni Arapça olan bu kelime için şu karşılığı görüyoruz:
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, nüans. Şair ve yazar İsmet Özel’den de bir örnek cümle: “İhanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlûkattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz.”
Fark etmek deyimi içinde ‘görmek, seçmek’ karşılığı verilmiş Şair Attila İlhan’ın tanıklığına başvurularak. Sisler Bulvarı, Ben sana Mecburum, Mahur Beste gibi şiirleriyle tanıdığımız şairin külliyatından bu deyime için seçilen örnek şu:
“Boğazın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etti.”
Deyimin ‘anlamak, sezmek’ gibi kullanımına örnek de Küçük Ağa yazarı Tarık Buğradan seçilmiş:
“Öç almanın fırsatını yakalamış gibi, konuştuğunu fark etti.”
Biz, Allah’ın izniyle, olayın, işin, durumun önünü arkasını, getirisini götürüsünü hesap etmeden bir kalemde aralarında dağlar kadar, göklerle yerler kadar farkı olan şeyler için bile ‘fark etmez abi’ denilen bir iklimden geliyoruz. Böyle olunca her şeyin baş döndüren bir hızla değiştiği bu çağda birçok şeyin değişmesine rağmen bazı şeyler hiç değişmiyor.
Adam gözünü döndürmüş emirler yağdırıyor:
Ucuz- pahalı fark etmez, ne bulursanız alın!
‘Fark etmez abi!’ diye diye geldik buralara.
İsmet Abi ne güzel örneklemiş mahlûkattan ayrıldığımız ince çizgiyi! İhanet etmekle etmemek…
Nasıl fark etmez?
Böyle diye diye ‘fark’ denen kavram bu çağda içini boşaltıp bir kenara attığımızkavramlarımız arasın karıştı.
O şimdi en önemli kayıplarımızdan biridir.
Onu bulup yerli yerine koymadan da değişmeyecek birçok şey, dinmeyecek acılarımız.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 22 Ağustos 2022