banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ülkemizde, çeşitli alanlarda yapılan ve sürekli olarak ilanlarını gördüğümüz birçok yarışma faaliyeti yürütülmektedir.

Özellikle edebiyat alanında; resim, roman, hikâye ve şiir dallarında belediyeler, edebiyat ve sanat dernekleri ve valilikler gibi kurum ve kuruluşlar bu yarışmaları düzenlemektedirler. Yarışma konuları ile ilgili olan alanda en iyi eserleri üretenlerin eserlerine derecelendirme yapılmakta ve dereceye girenlere çeşitli ödüller verilmektedir. Bu ödüller genellikle de parasal bir değer olarak takdir edilmektedir.

Yarışmalarda; yarışmayı düzenleyen kurum ve kuruluşun adı, yarışmanın konusu, yeri, müracaat tarihi, bitiş tarihi, sonuçların açıklanacağı tarih, ödül töreninin yapılacağı tarih ve ilgili şartnamesi de yarışma ilanlarında ayrıntılı bir biçimde belirtilmektedir.

Yarışmaların en önemli ögelerinden birisi de “jüri” diye tabir edilen ‘seçki heyeti’ olmaktadır. Sanırım bu yarışmaların en zor ve önemli ayağı da bu kurumlardır. Bazen öyle oluyor ki ‘binlerce’ hatta ‘on binlerce eserin bu yarışmalara katıldığı’ çeşitli iletişim araçlarıyla kamuoyuna duyurulmaktadır.

Günümüzde, sayfalarımızda yayınladığımız beş kıtalık bir şiirin bile okunmaya tenezzül edilmediği bir gerçeklikte, binlerce şiiri okumak zorunda olan seçki heyeti üyelerine “Allah sabır versin” diye dua etmek de sanırım iyi bir tavır olur.

Yalnız, bu yarışmalarda benim dikkatimi çeken çok önemli bir husus göze çarpmaktadır. “Benim” dediysem sadece benimle de sınırlı olmayan bu önemli hususla ilgili birçok şair ve yazar arkadaşım bu konuya dikkat çeken yazılar yazmaktadırlar.

Şöyle ki;

Yarışmaların şartnamelerinin bir maddesinde, “Yarışmaya katılan eserin hiçbir yerde yayınlanmamış olması şarttır” denilmektedir. Son zamanlarda bu madde “yarışmaya katılan eserler BASILI olarak hiçbir yerde yayınlanmamış olmalıdır” şekline dönüşmeye başlamıştır.

Bu maddenin şartnameye konulmasındaki amacı ben; “Eğer eser daha önce yayınlanmış ve seçki heyetinden birisi ya da bir kaçı veyahut da tamamı bu eseri okumuş ise değerlendirme yaparken bu eser lehine iltimas geçebilir ya da adalet terazisi istemeyerek deolsa o eser lehine ağır basabilir ihtimalinden dolayı konulmuştur” diye düşünüyorum.

Gerçekten de bu madde bu kaygı ile konuluyorsa eğer bu durum, seçki heyetinin her bir üyesine olan güvensizliğin bir sonucudur ve bu madde onlara saygısızlık içeren bir madde olmaktadır. Bu güvensizlik de yarışmaların ciddiyetine gölge düşürmektedir. Eğer amaç bu ise öyleyse son zamanlarda neden ‘basılı olarak’ diye bu maddeye farklı bir ifade getirilmektedir? Bu düşünce ile yola çıkarsak eğer, ‘seçki heyeti bu eseri rahatlıkla ve kolaylıkla sosyal medya üzerinden de okumuş ve o güvensizlik kaygısı yine de oluşmuş’ olamaz mı?Bu maddenin şartnamelere konulmasının bir başka amacı varsa da ben bilmiyorum.

Ben asla ve asla seçki heyeti gibi bir kurumsal görevi yürütecek olan seçkin insanların, böyle bir etkilenme ile karşı karşıya kalabileceklerine inanmıyorum. “Seçki heyetine sonsuz bir güven olmalı ve şartnamelerdeki bu maddenin yazılması uygulanmasına son verilmelidir” diye düşünüyorum. Ayrıca daha önce üretilmiş bir eserin değerlendirmesinin önüne geçilmesi, edebiyat alanındaki gelişmelere de bir mani teşkil edilmektedir. “Eser sahibi çok güzel bir eseri sosyal medya sayfasında ya da kitabında yayınladı” diye o eserin bu yarışmalardan dışlanmasının makul ve geçerli bir nedeni olamaz.

Yoksa aynı kaygıyla;  spor müsabakalarını yöneten hakemlerin maç saatinden önce açıklanması da sakıncalı olabilir ve maç anına kadar yani başlama düdüğünün çalınmasına kadar hakem isimlerinin de açıklanmaması gerekir. Zira aynı kaygıyla, hakem isimleri önceden açıklanırsa eğer ‘kulüpler derhal onlarla iletişime geçip farklı yöntemlerle hakemleri etkileyebilirler’ gibi bir yol ve yöntemden bahsedebiliriz ki bu da o müesseselere olan güven ve saygınlığa en büyük darbe olur.

Bir başka dikkat çeken husus da, zaman zaman bazı yarışmalarda “birinciliğe ve ikinciliğe layık eser bulunamamış, üçüncülük ve mansiyon ödülünü hak eden eserler şu şekilde sıralanmıştır” gibi acayip-garaip bir derecelendirme şekli ihdas edilmektedir. Kardeşim ne yani siz “iki kere iki kaç eder?” şeklinde bir soru sordunuz da bu soruya; ‘dört buçuk’ ya da ‘dört virgül yirmi beş’gibi cevap verenler oldu da siz sırf bu tür cevaplar nedeniyle mi o eseri üçüncülüğe ya da mansiyon ödülüne layık gördünüz? Nasıl bir değerlendirme ki hangi liyakati eksik gördünüz de “layık değil” şeklinde bir değerlendirme yapıyorsunuz? Halbuki o yarışmanın “üçüncüsü” diye belirlediğiniz şiir ya da hikâye aslında o yarışmanın birincisi olan eserdir.

Ben de epey bir zaman önce belki bir ‘Konya Şiir Yarışması’ düzenlenir de katılırım diye bir Konya şiiri yazmıştım. Yukarıda bahsettiğim ve  “Yarışmaya gönderilecek olan eser daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olmalıdır” şartından dolayı, şifreli kasamda beklettiğim şiirimi, baktım ki yarışma falan düzenlendiği de yok, ben de “kasadan çıkarayım da belki okuyan ve hoşlananlar olur” diye burada yayınlamak istedim.

Hepinize bu Konya şiirimi armağan ediyor,  tüm Konyalı hemşehrilerime; sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. İnşallah beğenirsiniz.

KONYA ŞEHRİ

 

On üçünde, çocuk yaşta

Gördüm seni Konya Şehri.

Daha o gün Akyokuş'ta

Sardım seni Konya Şehri.

Düzlüğünde, bellerinde,

Tarih kokar güllerinde,

Gide gele yollarında

Yordum seni Konya Şehri.

Çeşmesine, yunağına,

Mutfağına, banağına

Sarayına, konağına

Sordum seni Konya Şehri.

Enginine, yücesine,

Daha nice nicesine...

Şeb-i Arus gecesine

Kurdum seni Konya Şehri.

Sevdalıyım ben Meram'a.

Sevgimizde şart arama.

Merhem gibi hep yarama

Sürdüm seni Konya Şehri.

Her karışın ayrı mana,

Tebrizli Şems, Pir Mevlana,

İsmin ile tüm cihana

Verdim seni Konya Şehri.

Hamamında, hanlarında,

Gizem dolu yanlarında,

Lale açan günlerinde

Derdim seni Konya Şehri.

Sille Kenti açık müze,

Mazimizden miras bize,

Gönüllere, süze süze

Serdim seni Konya Şehri.

Biriktirdim; doldum, taştım,

Nasreddince şakalaştım.

Zaman geldi haddi aştım

Kırdım seni Konya Şehri.

Benziyorsun dolunaya,

Seyrederim doya doya,

Nakış nakış oya oya

Ördüm seni Konya Şehri

Vurgunum her yöresine

Bağlarına Deresine

Mendilimin arasına

Dürdüm seni Konya Şehri

"Etlekmeğin", böreğinden,

Fazla söz yok, gereğinden.

Bir göz atıp yüreğinden

Vurdum seni Konya Şehri.

 

16.02.2021/Konya

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.