Bir gün bir sultan, bahçıvanının yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar.
-Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay?
-Asluhûnesluhû(aslı neyse nesli de odur), sultanım.
-Nesi var ki?
-Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar. Ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor.
Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister.
Tayı hediye eden adam der ki:
-Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik.
Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder.
"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"
Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir.
Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.
-Asluhûnesluhû, sultanım.
-Bahçıvan efendi, bunun neyi var?
-Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe.
Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor.
Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var.
Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır.
O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur.
Ve padişah emreder:
"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek."
Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken, bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak;
-Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der.
-Asluhûnesluhû, efendim.
-Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar.
-Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da...
Bende bir sıkıntı var mı?
Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:
-Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun.
Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:
-Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan!
Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık ta, benim durumumu nasıl anladın? Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım bana.
-Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var?
Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken "verin bir kese altın!" der. Sen ise, "verin fazladan bir kap yemek!" diyorsun. Sultan adamlarına seslenir:
-Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!
Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. Sultan için “Otu çek köküne bak” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir. Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş” sözü de boşuna söylenmemiştir.
Şimdi, şu zaferlerle dolu Ağustos ayında, onca konu ve gündem varken bu ‘’ASALET’’ konusunu niye alıntı yapıp yazdım?
Eğer bu konuya yeterince önem atfedilmezse, özellikle devlet idaresinde göreve gelecek ve/veya getirilecek insanlarda bu gözetilmezse, ülke idaresini veya bulunduğu makamı ele geçirenler, istikballeri için ya da ego tatminleri için, olması gerektiği şekilde değil de damarlarında bulunan kana göre hareket ve yönetmeye kalkarlar, oda telafisi mümkün olmayan noktalara götürür.
Her işte öyle ama, özellikle kamu yönetiminde bu konu titizlikle dikkate alınmalıdır.
Osmanlı’nın yıkılmasında devşirmelerin rol ve etkisi büyük olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkeye getirilen 3 milyondan fazla Yahudi ve Ermeniye vatandaşlık verilerek isimlerine Türk ismi verilip Devlet idaresinde etkin ve yetkin görevlere getirilmesinin yaptığı tahribatlar henüz giderilebilmiş değildir.
Bunun üzerine günümüzde Asalete dikkat edilmezse, tahribatlar artarak ve ivme kazanarak çoğalacak, Allah muhafaza telafisi zor veya imkansız sonuçlar doğuracaktır.
İnşallah bu vesileyle konunun önemini, kamoyunun ve milletimizin dikkatine sunmuş oluruz.