الحر من راعى وداد لحظة وانتمى لمن أفاده لفظه
Elhurru men râ'â vidêde lahzatin, ventemê limen efedehû lafzehu.
Adam gibi adam olan kişi bir bakışın hakkını veren ve unutmayandır, vefâdâr ve vefâkâr olur, günü geldiğinde karşılığını verir,kimden bir söz bir cümle öğrenmiş ise, o sözü sadece kendine mal etmez,sırası geldiğinde bu sözü filan söyledi,bu söylediklerim filan âlime aittir,ben filanın talebesiyim gibi cümlelerle hakkı teslim eder.
O'na salât ve selâm olsun Rasulullah efendimiz :
من لا يشكر الناس لا يشكر الله
"İnsanlara teşekkür etmeyen yüce Allah'a da şükretmiş olamaz" buyurmuştur"
Bezzâr Hadis no :3282 yani insanların kendisine yaptığı iyiliği tanımayan, teşekkür bile edemeyen nasıl Yüce Allah'ın sonsuz nimetlerine şükreder, azı ve küçüğü yapamayan ve becrremeyen kişi çoğu nasıl yapabilir.
Mümin kişi sadece kendisine değil,babasına yapılan iyiliği de ve yapanı da unutmaz, onunla irtibatı kesmez ve babasının sevdiği ve sevildiği yeri boş bırakmaz.
Sözünde durma, verilen sözü yerine getirme, dostluğunda ve sevgisinde sabit olma, dostluğuna bağlı kalma, ve dostluğunda süreklilik bir vefâdır ve bu vefâ mü'min kişinin vasfıdır.
Kendisine iyilik edene, lütufta bulunup koruyana, minnet ve şükran duyguları ile bağlanmak ve bu bağlılığı yakışır şekilde devam ettirmek sadakattır ve sadâkat müminin vasfıdır.Ziya Paşa'nın :
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah
sözleri vefa ve sadakatı anlatmaktadır.
Resulullah efendimiz hane-i Saadetlerinde bir koyun keser, o koyundan bir miktarını hayattayken Hz hatice'yi ziyaret eden arkadaşlarına gönderirdi. Hatta bir defasında yaşlı bir bayan Rasulullah efendimize geldi, ona ikramda bulundu, bu kimdir ne diye ikramda bulundunuz diye sorulunca şöyle buyurdu:
"Hatice hayatta iken bize gelirdi ahde vefa'nın güzelliği dindendir"onun için ona ikram ediyorum buyurmuştur"
Gazali,İhya 2/403
Bir anne çocuğuna bir hediye verir, bunu ben sana verdim der bu doğrudur,baban aldı ben veriyorum dediğinde daha kaliteli bir yaklaşım sergiler,Yüce Allah nasib etti, baban aldı ben de sana veriyorum dediğinde ise,çok daha iyi bir kadirşinaslık göstermiş olur, çocuğun zihnine Yüce Allah'ın sevgisini, hürmetini hakiki nimet verici olduğunu ve babanın da saygısını nakşetmiş olur.
Dünyada iken vefalı, sadık ve kadirşinas olan bir dost,dünyada dostunu koruduğu gibi ahirette de ona şefaat edeceğini Rasulullah efendimiz haber veriyor.
Cabir bin abdullah'ın rivayet ettiği bir haberde "mümin cennete girer, gözü bir dostunu arar onu bulamaz, nerede filan dostum onu göremiyorum diye sorar,derler ki : Bahsettiğin kişi cehennemde,bunu üzerine ona şefaat eder ve cehennemden Yüce Allah'ın izniyle çıkarılır,cennete girer." Bunu gören ve haber alan cehennemdekilerin hasretini ve üzüntüsünü Kur'an bize şöyle haber veriyor :
" şimdi bizim ne
Şefaatçılarımız var ne de samimi bir dostumuz. Ah keşke bizim için bir dönüş olsa da müminlerden olsak" Şu'arâ suresi: 100,101,102 ayetler.
Müminlerin birbirine şefaat ettiklerini ve bu şefaatin fayda verdiğini gören cehennemdekiler ah keşke bizde müminlerden olsak ve şimdi mümin şefaaşçılar edinseydik diyeceklerdir.
Hasan-ı Basri hazretleri : Mü'minlerden dostlarınızı çoğaltınız onların kıyamet gününde makbul şefaatleri vardır buyurmuştur.
Ey alemlerin rabbi olan Yüce Allah! Bizlere ve cümle mümin kardeşlerimize kur'an-ı Kerim'in, Rasulullah efendimizin, ve kendilerine yetki vereceğin kimselerin şefaatlarını nasîb eyle.Âmîn
Ahmet ÖZKAN
3 Haziran 2022 Cumâ