هذا هو الأمر والباقى من العبث
Hêzê huvel emru vel bêkî minel abesi.
Aslolan budur,geri kalan abestir ve laf ü güzaftır.
Nedir aslolan, ve abes olan nedir, sonra laf güzaf nedir ve bu ne demektir?
Bir mü'minin, dışını ve zahirini Kur'an ve sünnetin emrettiği gibi, içini de Yüce Allah'ın murakabesi ile tezyin edip süslemesi,yani iç ve dış uyumunu elde etmesi en büyük saadettir ve aslolan da budur.
Bir taraftan bedenin ilmihalini bedenine ve sözlerine uygularken, diğer taraftan kalbin ilmihali ve fıkhını da kalbine iç dünyasına ve özüne uyguluyorsa işte böyle bir kişi "Durnayı gözünden vurdu" sayılır ve asıl mesele de budur.
Tasavvuf âlimleri buna tahliye(süsleme)derler, yani dışını Kur'an ve sünnetin emirleri ve nehiyleri ile,içini de yüce Allah'ın murakabesi ile süslüyorsa öyle bir mümin bahtiyar bir mümindir, muvaffak olmuş bir mümindir.
Bu tehliyeden( tezyîn ve süsleme) önce bir tahliye (boşaltma) daha vardır ki o da çok çok önemlidir.
Neyi boşaltacak insan?
İnsan içinde ve dışında,iç ve dış organlarında Kur'an ve sünnete aykırı ne kadar mezmum, kötü, nahoş sıfat,fiil,amel, söz ve yanlış şey varsa,çöpe atacak,sonra dışını ve içini güzel şeylerle tezyîn edecek.
İşte uyum budur,tahliye (boşaltma) ve tehliye ( güzel şeylerle donatma) budur.
Bu, büyük bir iştir, çok azizdir, nadir ve kıymetlidir, aslolan da budur, gerisi
havanda su dövmektir.
Böyle birisi iyi ve kaliteli bir müslüman olmak için önündeki bütün engelleri kaldırmış olur, böyle biri kaliteli bir kul, kaliteli bir Müslüman kaliteli bir sofu olmak için güzel bir yola girmiş demektir.
Bu iki ilmihalden uzak olan kişi, Kur'an'ı ve sünneti elinden geldiği kadar hayatına hakim kılmıyor ve dervişlikten dem vuruyorsa bu da laf ü güzaftır,içi boş bir iddiâdır.
هنيئا لارباب النعيم نعيمهم
و للفقير المسكين ما يتجرع
Henîen lierbabinneimi neîmuhâ,velil fakîril miskîni mê yetecarra'u.
Nimet sahiplerine nimetleri helal olsun bunlar Durnayı gözünden vurdular fakat asıl fakir ve miskin olan kimse odur ki bu iki ilmihalden mahrumdur, böyle bir kimse yolda kalmış tokezliyor lokmasını yutamayıp yutkunup duruyor.
Bu iki husus yani dış ve iç temizliği ve düzgünlüğü birbirine mulazim ve ayrılmaz hususlardır aksi takdirde halkın gördüğü yerleri düzgün hale getirip hak'kın her şeyi görmekle beraber baktığı içi harab etmek bir mümin için uygun düşmez.
İmamı Şafii r.a bir beytinde bu hususlara dikkat çekerek şöyle buyuruyor :
فقيها وصوفيا فكن ليس واحدا
واني فحق الله اياك انصح
فذاك قاس لم يذق قلبه تقى
وهذا جهول فكيف ذو الجهل يصلح
Fakîhen ve sufiyyen fekün leyse vâhiden feinnî vehakkillehi iyyeke ensahu,fezake kâsin lem yezuk kalbuhu tukan ve hâze cehûlün fekeyfe zulcehli yuslihu.
Hem fakih ol hem sofi ol، yani hem dışını zahirini hem içini ve derununu parlak şeriata uydur, ve kalbini kalbin fıkhına uygun hale getir, Allah rızası için ve Allah hakkı için ben sana nasihat ediyorum,sadece zahir ile uğraşıp manayla ulaşmayan kimse, kalbi katı kalır, tasavvufla uğraştığını iddia edip şeriatı ihmal eden ilmihali ihmal eden cahil kalır, cahil insan kendi ıslah olmamış ki başkasını ıslah etsin.
Zira sevgi aşk, seyr ve süluk,tasavvufta yapılan tüm şeyler maksat değildir, iyi bir kul olmak içindir, yani düzgün bir ibadete ve ubudiyete vesilelerdir. Kulluğun ve ubudiyyetin üzerinde bir makam yoktur,
Daha önce de
arzettiğimiz gibi ibadet yüce Allah'ı razı eden her ameldir, ubudiyet ise Yüce Allah'ın yaptığı her şeyden razı olmaktır.
Allah'ım! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi sana layık bir kul Rasulullah efendimize layık bir ümmet eyle, taksiratımızı ve günahlarımızı bağışla, dışımızı ve zahirimizi, içimizi ve derunumuzu sana havale ediyoruz sen ıslah eyle Yarabbi.Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
19 Mayıs 2022 Perşembe