Memleketin en tanınmış ressamı, yeni ressamlar yetiştirmek maksadıyla bir resim okulu açmış, onlarca öğrenci kaydetmişti.
Aralarında biri vardı ki, diğerlerinden hemen ayrılıyordu.
Hem akıllı, hem saygılı, hem çalışkan bir çocuktu: Çok da yetenekliydi.
"Böylesi zor bulunur" dedi yaşlı özen göstereceğim." yaşlı ressam, "ona
Gerçekten de özen gösterdi. Özel dersler verdi, her şeyiyle yakından ilgilenip yetiştirdi.
Yıllar yıllara aktı, genç öğrenci iyi bir ressam oldu.
Günlerden bir gün Hocası genç ressamı yanına çağırdı:
"Artık iyi bir ressamsın" dedi, "sıra son bir sınava geldi."
Genç ressam heyecanlanmıştı:
"Nasıl bir sınav bu Hocam, resim mi yapacağım?"
"Evet" dedi yaşlı ressam, "resim yapacaksın, ama bu kez yapabildiğinin en iyisini istiyorum senden."
Birkaç hafta sonra genç ressam, yapabildiği en iyi resmi yapıp Hocasına getirdi:
"İşte hocam, olmuş mu?"
Yaşlı ressam gözlüklerini gözüne yerleştirip resmi uzun uzun inceledikten sonra:
"Mükemmel" diye gülümsedi, "şimdi bunu al, şehir meydanına as, bakalım halk da beğenecek mi?"
Genç ressam hocasının ne demek istediğini pek anlayamamıştı:
"Nasıl yani?" diye sordu.
"Söylediklerim gayet açık, evlâdım; bu resmi şehir meydanında uygun bir yere asacaksın. Yani halkımızın beğenisine sunacaksın. Bakalım beğenecekler mi?"
"Başüstüne."
Genç ressam giderken, aklına yeni bir şey gelmiş gibi durdurdu:
"Ha, söylemeyi unuttum: Resmin yanına bir levha ile kalemler koy. Levhaya şöyle yaz: 'Bu resmin beğenmediğiniz yeri varsa, lütfen üzerine X işareti koyun/ İki gün sonra resmi bana getir."
Genç ressam söylenenleri aynen yaptı...
İki gün sonra resmi almaya gittiğinde apışıp kaldı: X işareti konmadık yer kalmamıştı.
Utana-sıktla Hocasına götürdü:
"Galiba beceremedim Hocam, halk resmimi beğenmemiş/'
Yaşlı ressam gülüyordu.
"Niye gülüyorsunuz Hocam, sınavı kazanamadığıma mı?"
"Yoo" dedi Hocası, "imtihan henüz bitmedi ki kazanıp kazanamadığını bilelim. Şimdi resmin üzerindeki X işaretlerini sil. Götür yine aynı yere koy Ama bu kez resmin yanına boyalarla fırçalar da bırak. Ve levhaya: 'Bu resmin beğenmediğiniz yerleri varsa, elinizin altındaki boyalarla fırçaları kullanarak lütfen düzeltiniz' diye yaz."
Genç ressam Hocasının bu isteğini de yerine getirdi.
İki gün daha bekledi...
Üçüncü günün sabahında merak içinde meydana gitti. Resim bıraktığı yerdeydi. Üzerinde tek düzeltme bile yapılmamış, boyalarla fırçalara da dokunulmamıştı.
Çok sevindi. Morali düzelmiş olarak resmi indirdi ve Hocasına götürdü.
"Hocam işte resim, bu defa hiç bir müdahale yok, sınavı kazandım mı?"
Yaşlı ressam başını öne doğru sallayarak:
"Evet genç adam" dedi, "sen kazandın sınavı, ama halk kaybetti."
Delikanlı şaşkın şaşkın sordu: "Anlamadım, halk neden kaybetti?"
"Aslında halkın bu sınavı kaybedeceğini tecrübelerimle biliyordum. Bu yüzden niyetim onları sınamak değil, sana son bir ders vermekti..."
Ve yaşlı ressam, gelecek vadeden genç öğrencisine son dersini verdi:
"İnsanların eline fırsat verildiği zaman hiç bir şey bilmedikleri konular üzerine bile bol bol ahkâm keserler, değerlendirmeler yaparlar, hattâ acımasızca eleştirirler. Bilgi sahibi olmadan yargıda bulunurlar..."
Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti:
"Eğer insanları yargı mercii sayarsan, sürekli hayal kırıklığına uğrarsın."
Gülümsedi:
"Önce resmini X işaretleriyle doldurdular, çünkü bunu yapmalarında hiç bir risk yoktu. Bunu yapmak için bir şey bilmeleri gerekmiyordu. Sadece kendilerine sunulan fırsatı değerlendirdiler, böylece bir şeyler bildikleri düşüncesine ulaşıp mutlu oldular."
"Peki sonrasında neden hiç müdahale etmediler?" diye sordu genç ressam.
"Sabırlı ol, söyleyeceğim. Sonrasında, yani buldukları yanlışı düzeltmelerini istediğinde, hiç biri cesaret edemedi. Çünkü yanlışı bulmak ve düzeltmek bilgi istiyordu. Bilgi ve yetenekleri artık risk alfandaydı. Oysa resimden hiç anlamıyorlardı. Bilgisizliklerini sergilemekten kaçındılar."
Elini genç ressamın omuzuna koydu:
"Hiç bir zaman sanatını bilgisizlerin takdirine sunma, kendini onların yargısına bırakma, unutma ki yaptığın her şey senin bilginin, becerinin, birikiminin, çalışma ve çabalarının ürünüdür ve son derece kıymetlidir. Kendi kendinin yargıcı ol ve değerini kendin belirle ama bunu adaletle yap."
Bir adım geriye çekilip genç ressama derin derin baktı:
"Başkalarını ve eserlerini yargılama hakkın olmadığını da unutma."
Bilgi sahibi olmadığımız konularda ahkâm kesmeye hepimiz meraklı değilmiyiz?
alıntı