Zor bir süreçten geçiyoruz biliyorum. Bu süreci birlik ve beraberlik içinde olursak daha kolay atlatırız, bunun da bilincindeyim.
Ama bazı gerçekleri de görmezden gelemeyiz. Süreci birlik ve beraberlikle atlatmak yerine, halkada, hayatları pahasına birinci derece mücadele veren sağlıkçılarımıza, güvenlik güçlerimize haksızlık etmiş oluruz. Milletin bu şekilde duyarsız olduğu bir ortamda gerçekten onların işleri çok zor. Allah kolaylık versin diyorum..
Olaya ekonomik olarak baktığın zaman ise bu süreçte en zayıf halkanın, esnaf, işletme kesimi, ona bağlı olarak birçok meslek grubunu sayabiliriz…
Dünya genelinde yaşanan pandemi den dolayı birinci öncelik, bu süreçten sağ salim çıkma mücadelesi temennisi ile bu günlere gelen esnaflar bu günlerde adeta can derdinden borç derdine düştüler.
Bu sürece karşı önlem alan sistemler esnafa ucuz kredi dağıtması ilk başta çözüm gibi gözükse de ilk üç ay ödemesiz olarak aldığı paralar hiç ödemeyecekmiş gibi zannedenler, üç ayın çabucak geçtiğini görünce kara kara düşünmeye başlıyorlar.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi tarafından açıklanan verilere göre, son bir yılda bireysel kredi borçlularının sayısı 2,1 milyon kişi artarak 33,4 milyon kişi oldu.
Bireysel kredi borçları da 527 milyar TL’den 769,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu dönemde kredisi kullananların sayısı yüzde 200 arttı.
Bu şartlarda esnaf ve vatandaş kul edildiği bankalardan dolayısı ile faiz sarmalından bir türlü paçasını kurtaramıyor.
Bankalar durmadan mesaj atıyor. "Bankamıza olan kredi kartı borcunuzu 3 ay sonra ödemek şartı ile şu kadar faiz ile dokuza bölüyoruz." Ama esnafta da mecal kalmamış ki.
Tüm kesimlerin cebinde kredi kartları hesap kesim tarihini takiben AVM’ler de alış-verişini yapıyor, ay başında maaşı olanların maaşından kesiliyor, maaşı olmayan "asgarisini yatıracağım" diye anası ağlıyor ve bu arada siftahsız dükkân kapatan esnaflar var ki, vay ki vay hallerine…
Ekonomide yaşanan sorunların üzerini banka kredileri ve yeni borçlanmalarla örtmeye çalışan sistem vatandaşı her fırsatta bankalara yönlendiriyor.
Anlatamaya çalıştığım şey şu anda kaim olan mevcut süreç içerisinde net olarak görülebiliyor ki… Kapitalizmin yok edici yanı küçük esnaf üzerindeki etkisini iyice hissettirmeye başladı…
Türkiye gelişti ve gelişiyor bunu hiç kimse inkâr edemez. Ama gelişme toplumun tüm katmanlarını kuşatır durumda mı tartışılır.
Gelir adaletsizliğinde makas her geçen gün açılıyor. Bir tarafta 850 TL Bağ -kur primi ödeyerek 1500 -1800 TL gibi emekli maaşı bağlanan esnaf bir tarafta çalışmadan maaşına artı olarak emekli maaşından fazla ek ödenek alan kişiler… Bir tarafta tarlada 50 Krş satmak zorunda kalan çiftçi bir taraftan aynı ürünü markette 3-4 liraya alan tüketici… “Bu ayrı bir makale konusu”…
Seydişehir’de küçük bir çarşı gezisinde göze çarpan en büyük gerçek; umutsuz ve mutsuz, yarınını göremeyen esnaflar…
Sonuç : "Aslan, ceylan, sırtlan ve zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir." Afrika Atasözü “
Türkiye de “Altın –Dolar –Borsa” aynı anda yükseliyorsa ekonominin durumunu siz düşünün…