Kaderle Randevu adlı kitabın yazarı Fırat Çakır’a göre insanlar sorumluluk bilincine sahip olup olmamalarına göre iki gruba ayrılmaktadır: ‘Zaten’ciler, ‘rağmen’ciler…
Hiçbir şekilde sorumluluk almayarak mütemadiyen kaçak güreşmeyi alışkanlık haline getirenler için sıvışıp arazi olacakları kapının adıdır ‘zaten’. Kuracakları her cümlede mutlaka bulunur. Bir kulak verin; mebzul miktarda kullanıldığına şahit olduğunuzu fark edeceksiniz.
Bu hastalıklı duruma Nasreddin Hoca merhumdan nakledilen ‘Zaten inecektim’ adlı fıkra ilk örnek olsun:
Günün birinde Hoca Efendi pazara gitmek için eşeğine biner ve yola koyulur. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve ardından hoplayıp zıplamaya başlar. Derken Nasreddin Hoca da eşekten düşüverir. Düşer düşmesine de çevresindeki çocuklar toplu halde bağırmaya başlarlar: “Nasreddin Hoca eşekten düştü, Nasreddin Hoca eşekten düştü.” Hoca şöyle bir sağına soluna baktıktan sonra büyüklerden kimselerin olmadığını görünce eşe dosta rezil olmamak için: “Çocuklar, eşekten düşmedim, ben zaten inecektim.” deyiverir.
Genellikle iş işten geçtikten sonra öylesine söylenmiş cümlelerde duyarız bu kelimeyi… Öylesine söylendiği için artık hiçbir önemi yoktur; bu nedenle hiçbir şekilde sadra şifa olmaz.
Zaten gözüm hiç tutmamıştı onu; rezil herifin biriymiş!
Önünü arkasını bir düşünün Allah aşkına bu tür cümlelerin kurulmasına neden olan olayların, olguların, durumların! Hiç söylenmemesi söylenmesinden daha hayırlı değil midir? Yahu adamı daha ilk görüşte gözün tutmadı madem, bu kanaate nasıl ulaştığını tam vaktinde dost bildiği insanlarla paylaşsan da şimdi çok üzülmesine neden olan zarara uğramasına engel olma yönünde bir nebzecik katkın olsa olmaz mıydı?
Böyle bir siteme maruz kalsalar o zaman da ‘zaten’li şöyle yeni bir cümle kurarlardı her halde, hem de anında:
Adamı uyarsam da fark etmezdi; kararını çok önce vermişti zaten. Ne yapalım, kader! Başa gelen çekilir.
Ekşi sözlük yazarına göre ‘zaten’ kendini karşısındakinin yerine koyup üzerine mantık kurmaya çalışan ama aslında hiçbir işe yaramayan dandik bir kelimedir. Örnek deRoniMargulies’in bir şiiriyle verilir:
nasıl kırık dökük,
yarım yamalak, eksik,
nasıl yamalı hayatlar
geçiyor gözlerimin önünden.
…
sanıyoruz ki
böyledir, iyidir,
ne olacak ki başka,
budur hayat zaten.
ya beceremiyoruz biz bu işi,
ya da becerecek bir şey yok zaten.
Ümitsizliğe, karamsarlığa, boş vermişliğe, kendi gerçeklerimizden bile kaçmaya yakın bir duruşun, durmadan bahane üreten bir kimliğin kısaca sorumsuzluğun adıdır ‘zaten. Böyleleri en gerekli durumlarda kıllarını bile kıpırdatmadıkları gibi bir şey yapamadıklarına üzülenleri teselli bile edebilirler ‘zaten’li cümleleriyle:
Yahu, boşuna harap etme kendini; zaten ölecekti rahmetli!
“Kim sizden ırak olur ise Hakk’a yakın olur” deyip kaçmak gerekir böylelerinden.
Kendini hakka, hakikate, iyiye, güzele, doğruya kısaca kendine ve herkese sorumlu davranmaya, sorumluluk duygusunu hiç kaybetmeden yaşamaya yakın görenler de ahval ve şerait ne olursa olsun yapabilecekleri ne ise sadece ona odaklanan‘rağmen’cilerdir.
‘İman varsa imkân da vardır’ ilkesini adamakıllı içselleştirmişlerdir.
Nemelazımcılıktan ‘corona’dan kaçar gibi kaçarlar.
Ne yaparlarsa kimin ne diyeceğine değil, sadece Allah’ın rızasına uygun olup olmayacağına odaklanıp sadece bunu dert edinirler.
Her şeye rağmen yeryüzünde iyi ve güzel adına, insanlığın ortak hayrı için ne yapılmış ve yapılmaya devam ediyorsa bunların eseridir.
Her şeye rağmen doğru bildiklerini yapmaktan asla yılgınlık duymayanlara borçlu olduğumuz çok şey var.
Cümlesine selam olsun.
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal, 06 Ağustos 2020