Genç deyince aklıma sırlı bir ayna gelir.
Ayna, suretten ziyade sirete ulaşan bir anahtardır.
Hani diyor ya şair, "Sırların sırrına ulaşmak için sende anahtar vardır."
Ayna, cam iken sanki bir serabın esintisindeymiş gibi varlığı da yokluğu da muammadır.
Saydamdır, ardını dahi gösterir ama kendini belli etmez.
Renksizdir, bütün cümbüşten sıyrılmıştır ama ardındaki cismin rengini alır.
Sırlanmış ahvali tam bir dönüm noktasıdır.
Ya cisme kanıp hayatın mirasyediliğinde savrulacaktır ya da sırrın sırrına erip benliğine giden anahtarı bulacaktır.
Gençlik de bu minvalde benliğini har vurup harman savuran beyhudeliklere ya esir olacak ya da mahiyetinde taşıdığı kutlu asra adımlayacak.
Lâkin, evvela yüreğinin sırrına erişmek gayesiyle sırlanmak icap eder ki, yüreğinde saklanan mahiyeti sır gibi saklayabilsin, cevherini benliğine yansıtabilsin.
Genç odur ki, kendini ne bir dirhem noksan bilir ne de bir zerre fazla.
Kendilik sırrıyla sırladığı benliğine ayna olup bakar ve gördüğünü sır eder ki hakikat mührüyle damgalayıp gayesini göğsünde nişane olarak taşıyabilsin.
Velhasıl genç demek, yüreğindeki sırrın sırrına ermek için benliğini sırlayıp hakiki düş ve mefkûrelere ayna olmak demektir.
BİR DİLEK: İnşaAllah Ramazan-ı Şerif'i benliğimizde bir ayna gibi kırmadan, incitmeden taşıyabilmişizdir ki, gönlümüzün bayramına hakiki manasıyla erişmiş olabilelim.
Ümmühan DÜNDAR