Yapı olarak; kimseyi yazılarımla ya da sözlerimle incitmek istemeyen bir tavır içinde olan birisiyim. İnsanların; eşlere sahip bulunduğunu, çocuklara, mala mülke sahip olduklarını ve bunları sevmek için de bir kalp taşıdıklarını biliyorum. Zira kalpsiz bir insanın sevme gibi bir vasfı olamaz. Kalp dediysem o yumruk kadar büyüklükte olan et parçasından bahsetmiyorum. O et parçası insana Allah’ın bahşettiği ve onu canlı tutan bir mekanizmadır. O ayrı... Benim dediğime; “yürek” diyorlar bazen, bazen de daha çok sevdiğim anlamıyla “gönül” diye tanımlıyorlar onu.
“Gönlü güzel” olanın hali de güzel olur, kalemi de kelamı da güzel olur. Onlar kimseyi incitmek istemezler. Onlar toplum içinde hata yapanların bile hatalarını üstlerine alacak kadar büyük yüreklere sahiptirler. Onlar, hiçbir suçları günahları olmadığı halde hakarete, küfre uğrasalar dahi ağızlarını bozmaz, üsluplarına dikkat eder, asla kaşlarını karartmazlar muhataplarına karşı.
“Ya sabır” çekerler, “HasbinAllah” diye mırıldanırlar böylesi durumlarla karşılaştıklarında. “Git bana bulaşma” diye tehlikeyi savmaya çalışırlar, o kadar.
“Gönlü güzel” insanlar gördükleri çocukların başlarını okşarlar. Ceplerinde taşıdıkları şekerden ikram ederler. Selamlaşırlar, hasbıhal ederler karşılaştıkları insanlarla... Asla kırmak istemezler insanları.
İyi de bunlar melek değiller ki... Bunlar da insan olarak yaratılmışlar Yaradan tarafından. Bunlar seslerini çıkarmıyorlar diye, bunlar “la havle” çekiyorlar diye, bunlardan zarar gelmeyeceği bilindiği için sürekli olarak üzerlerine mi gidilmeli? Hakarete mi uğramalılar? İnsan hak ve hürriyetleri taciz mi edilmeli?
Bu güzel insanları koruyacak hiç mi hukuk şemsiyesi yok, hiç mi kanun yok, hiç mi adalet bulunmaz?
Farklı meslek gruplarının mensupları arasına kin ve nifak tohumu saçanların bu hallerine dur denilecek hiç mi bir yaptırım bulunmaz?
Aylardır bir “Corona” belası ile uğraş veriyor dünya. Devlet yetkilileri bütün kısım ve kesimleriyle bir savaşın içindeler. Doktorlar, sağlık çalışanları daha fazlasını hak ettikleri alkış yağmuruna tutuluyorlar. Polislerimiz, askerimiz, gümrük memurlarımız, bekçilerimiz, temizlik işçilerimiz, havaalanı çalışanlarımız, otobüs terminallerindeki görevlilerimiz, öğretmenlerimiz, imamlarımız, siyasilerimiz, gazetecilerimiz, basın yayın organlarında çalışanlarımız, sanayicilerimiz, esnaflarımız, yaşlılarımız, gençlerimiz ve daha isimlerini sayamadığım meslek grubu çalışanlarımız, hepsi birden bu savaşın içindeler.
Bir de Sosyal Medya çalışanlarımız(!) var maşallah. Bir başka alanda bir başka savaşın tarafları... Hakaret, küfür, edepsizlik, hayâsızlık, yalan, algı, iftira, gırgır, şamata gırla gidiyor.
Mesela iki meslek gruplarından birisini diğerine tercih edenleri mi sorarsanız, “maaşlarının kesilip diğerlerine vermekten” bahsedenleri mi? Corona ilacını “kimin daha iyi ve kesin çözümle bulacağına” iddiaya girenleri mi, “dualardan medet bekleyenler” deyip onlara giydirenleri mi? Maşallah; “din, iman, bir mintan.”
Hâlbuki karşı karşıya getirmeye çalıştıkları bir meslek grubunun iyileştirmek için çaba gösterdiğini, birçoğunu kurtardığını ama iyileştirmek için uğraşırken vefat edenleri de diğer kesimin yıkayıp, yuyup toprağa veriyor olduklarını hesaba katmıyorlar. Bu nasıl bir kusuş şeklidir ki kin ve nefretinizi bu yolla kusuyorsunuz? O meslek erbabının da devletin bir memuru olduğunun hesabını kitabını yapmadan ya da yaptığınız halde nasıl bir husumetle bunları yapabiliyorsunuz. Ben ne imamlar bilirim oğlu doktor olan. Siz bilmiyor musunuz yoksa? O imamların da doktorlarında eşlerinin, çocuklarının, yakınlarının, arkadaşlarının onurunu, haysiyetini düşündüğünüz oluyor mu hiç?
Olmuyorsa eğer yazımın başına geri dönün de “Gönül Adamı” kimlere denilirmiş öğrenin de yüreğinizdeki sevgi tomurcukları bir ihtimaldir ki açılıverir belki.
Akıl hazinesini kullanmaya üşenen birisi asla olmamalıyız. Bu konuda tembellik çok tehlikelidir. Aklımızı kullanmazsak eğer, birileri aklınızı kullanır ve sonra da “hapşırık peçetesi” gibi çöp kutusuna atıverirler maazallah.
Sağlıklı günler ama esasen akıl sağlığımızın yerinde olduğu günler dilerim.