Görünüşe bakılırsa birçoğumuz namazında-niyazında kendi halinde, kimseyi incitmeyen iyi insanlarız. Kurban öncesi ortaklarla gerekli planlamayı da yapmışız; daha ne olsun!
Bunların bizi sosyal sorumluluklarımızdan kurtardığını düşünüyorsak derin bir aldanış içindeyiz demektir; zira Allah’a kulluk O’na gönülden inanıp güvenenlerin, her zaman imanlarıyla doğru orantılı sosyal sorumluluklarını ifa etmeleriyle gerçekleşiyor.
Dilimizde namaz olarak yerleşen ‘salat’ın aslında tam olarak bir sosyal sorumluluk ibadeti demek olduğunu biliyor muyuz? Biliyorsak bu sorumluluklarımızı ne şekilde yerine getiriyoruz? Namazlarımız, aslında salatımız demeliyim, sosyal sorumluluklarımız adına içimizde bir huzur atmosferi oluşturuyor mu?
Namazın daha doğrusu salatın sosyal sorumluluklarla ilişkisini Maun suresi bağlamında düşünüp aynı zamanda kendimizi küçük bir teste tabi tutabilirsek sorumluluk kaçağı olup olmadığımızı kolayca görebiliriz.
Muhammed Esed mealinde sureye ad olan ‘Maun’ kelimesine verilen karşılık şudur:
Maun terimi, kişinin günlük hayatında ihtiyaç duyduğu birçok küçük şeyi ve insanlara bu yolla yardım etme şeklinde kendini gösteren arızî yardımseverliği ifade eder. Daha geniş anlamda ise, herhangi bir zorluk anındaki "yardım" veya desteği gösterir.
- HİÇ bütün bir ahlaki değerler sistemini yalanlayan (birini) tasavvur edebilir misin?
2. İşte böyle biridir, yetimi itip kakan,
3. yoksulu doyurma arzusu/gayreti duymayan.
4. Yazıklar olsun şu namaz kılıp duranlara,
5. onlar ki kalpleri namazlarına yabancıdır,
6. onlar ki niyetleri yalnızca görülüp takdir edilmektir,
ve üstelik onlar, (insanlara) en ufak bir yardımı bile reddederler!
Namazımız bizi yetime, yoksula götürmüyorsa bunun hiçbir kıymetinin olmadığını ve asla olmayacağını öğreniyoruz bu ilahi beyanla.
Kur’an’da ‘salat’ kelimesi seksenden fazla yerde, birçok ayette de ‘zekât’ ile (karşılıksız vermek) bir arada ‘destekleme’ anlamında Müslümanlara emredilmiş bir faaliyet olarak zikredilmektedir. En yakın örneklerden birini Beyyine suresinde görüyoruz:
“Hâlbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, SALAT ETMELERİ ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur. BEYYİNE/5
Problem Kur’an’daki ‘salat’ kelimesinin her yerde namaz olarak çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. Hâlbuki namaz kelimesi Farsça olup dilimizdeki tam karşılığı çağrı, Arapçası da duadır. Oysa Kur’an’da çok iyi bildiğimiz manada ‘dua’ kelimesi kullanıldığına göre ‘salat’ın gerçekten de insanların birbirine karşı yerine getirmekle yükümlü oldukları sosyal sorumluluk görevlerine yakın bir yerde durduğunu görebiliyoruz. Mesela Bakara suresinin 186. Ayetindeki dua bildiğimiz anlamıyla ‘çağrı’dır:
“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana DUA ettiği vakit dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.”
Oysa ‘SALAT’ Arapçada bir şeyi alttan desteklemek anlamında kullanılan bir sözdür, yani kök anlam ‘destek/leme’dir. Bunu AHZAB suresi 56. ayette apaçık görmekteyiz:
“Allah ve melekleri peygamberi desteklemektedir. Ey inananlar siz de onu destekleyin, gereken saygı ve itaati gösterin.”
Ayette geçen ‘salat’ kelimeleri namaz diye çevrilseydi ortaya ‘Allah peygamberine namaz kılıyor veya dua ediyor’gibituhaf bir şey çıkardı.
Salatın yüzyıllar içinde anlamından uzaklaştırılarak bugün yapageldiğimiz gibi ritüel hale getirilen bir ibadet olmadığına en büyük örneklerden biri de Hud suresinin 87. Ayetidir:
“Onlar, «ey Şuâyb,» dediler; babalarımızın taptığını terketmemizi veya kendi mallarımızda dilediğimizi yapmamızı bırakıvermemizi senin SALAT'ın mı emrediyor? Şüphesiz ki sen, yumuşak huylusun, doğru bir kimsesin, aklı başındasın.”
Görüldüğü gibi muhatapları Şuayb peygambere serzenişte bulunurlarken salatın tıpkı zekât gibi kişinin malları üzerindeki tasarruflarıyla alakalı bir tasavvura dayandığı anlaşılıyor. İlginç değil mi?
Salatımız sosyal sorumluluk bilinciyle yaşamamızı gerektiriyor. Bugünkü yalapşap namazlarımız bize bu idraki vermediği için sosyal sorumluluk kaçakları olarak ömür tüketiyoruz.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal 06 Ağustos 19