Antalya?da çıkan orman yangınlarında Manavgat- Serik bölgesinde12 bin hektar orman kül oldu.
Yanan sadece ormanlarımız değildi, yaygın söyleyişle ciğerlerimiz yandı
Yetkililerin yaptıkları açıklamaya göre faili meçhul cinayetler gibi yangınların nedeni bilinmiyor.
? Yanmaz da yürekler ateşe atsan
Bir kibrit bir orman yakar başıboş?
Üstat Necip Fazıl Kısakürek ?Başıboş? adlı şiirinde sorumsuzluğumuza, vurdumduymazlığımıza parmak basmıştır.
Bu değişmez duruşumuz sebebiyle şu aziz vatan topraklarında sık sık bildik manzaralarla karşılaşıyoruz.
Mesela son on günde memleketimizde meydana gelen olaylara bir bakalım:
Taşkent?e bağlı Balcılar beldesinde LPG tankından sızan gazların patlamasıyla çöken binada yaşları 12-15 arasında 18 öğrenci can verdi.
Konu araştırılıyor, soruşturma sürüyor.
Bir yerlerde hata yapıldığı kesin.
Ne oldu?
18 fidanımızı kaybettik, ciğerlerimiz yandı.
Ankara?dan bir haber gündeme oturdu sonra:Bir hastanemizde üç günde 27 bebek öldü.
?Hastane enfeksiyonu mu değil mi? tartışması sürüyor.
Sonuç ortada analar ağlıyor, ciğerlerimiz yandı.
İstanbul Güngören?de patlama! Çoğu alışverişe çıkmış ailelerin oluşturduğu çok sayıda insan öldü, onlarcası yaralı.
Kamyonla özel otomobil çarpıştı, ? ölü.
Ne çok ölüyoruz!
Ne kolay ölüyoruz!
Hele şu yaz ayları? Allah beterinden saklasın! Ya yanıyoruz ya ölüyoruz.
Her elim olayın ardından sarfedilen üzüntü ifadeleri de genellikle aynı oluyor: Ciğerlerimiz yandı.
Bir vatandaş olarak elbette üzülüyoruz.
Üzülüyoruz üzülmesine de bir taraftan da şöyle bir sorunun kafamı kurcalamasına mani olamıyorum: Yana yana bizde ciğer mi kalmadı, yoksa gövdelerimizde ciğer diye başka bir şey mi taşıyoruz?
Olayların sorumluluk boyutuyla ele alınması hep öldükten ve yandıktan sonraya mı kalmalı?