Kıymetli zamanlardan geçiyoruz.
Aslında yaşadığımız her an değerli, değerlendirebilirsek tabi.
Bir şeyleri hep ertelemekle, ötelemekle, geçiştirmekle geçip gidiyor ömrümüz.
Bir akrabayı, bir dostu, bir komşuyu ziyaret etmek yahut aramak aklımıza geliyor da aklımıza gelmeleri bu erteleme illetimiz sebebiyle sıcağı sıcağına eyleme dönüşüvermiyor ne yazık ki!
Mahallemize yeni gelen bir komşumuza bir ?hoş geldin? ziyareti için güya uygun zaman kollarken aylar yıllar geçiyor, sonra da unutup gidiyoruz adamları daldıkça dalıp gittiğimiz işlerimiz sebebiyle.
Zaman zaman öbür tarafa yolcu ettiğimiz yakınlarımızın ardından, sağlıklarında onlar için yapabileceğimiz bir şeyleri istesek de yapamayacak olmanın burukluğu ile garip bir hüzün kaplıyor yüreğimizi bir süre.
?Kıymetini bilemediğim anam, gönlünü hoş edemediğim babam? diyoruz, burnumuzun direği sızlıyor hatırladıkça. Oysa daha dün küçücük bir fedakarlığımızla çocuklar gibi sevineceklerken kovmaktan beter etmiş, kırıp döküvermişizdir garipleri.
Neden sonra anlıyoruz sabırsızlığımız yüzünden varlıklarının gerçekte bir külfet değil devlet olduğunu.
Kimi zaman bazı kimseler için, ?Vay be! Keşke bir yardımım dokunsaydı adama? diyoruz. Yahut,
?Ne? Deme yahu! Demek gitmişler. Keşke vermeyi unuttuğumuz emanetlerini verebileydik, yazık!? diyoruz.
Velhasıl hayatımızı böyle böyle bir kısırdöngüye çevirme konusunda değme kimseler elimize su dökemez gibi geliyor bana.
Değerini bilemediğimiz, daha kötüsü öldürülmüş zamanlarımızın katili olarak yaşayıp gidiyoruz.
?Keşke?ler azalacak yerde artış gösteriyor dilimizde. Ünlü hikayedir, bilirsiniz:
Eğer ile meğeri evermişler, keşke isimli bir çocukları olmuş.
?İnsan sahip olduğu mutluluğun kıymetini onu kaybettikten sonra anlarmış.? derler.
Ne hazindir ki pişmanlıklarımız kaybettiğimiz hiçbir şeyi geri getirmiyor.
Arayacağımız biri varsa şimdi arayalım, yarın çok geç olabilir.
Bir hastayı ziyaret etmek gelmişse aklımıza, yarın gideriz bakalım, dediysek o iş bitmiştir.
Anne baba, yakın akraba ve dostların gönülleri alınacaksa bunun zamanı neden ?şimdi? olmasın, bu bayram olmasın?
Şair Cahit Sıtkı?nın dilinde pişmanlık bakın nasıl ifadesini bulmuş:
?Ah o kadrini bilemediğim günler
Koklamadan attığım gül demeti
Suyunu sebil ettiğim çeşme
Eserken yelken açmadığım o rüzgar!
Gel gör ki sular batıya meyleder?
Yaşadığımız günlerin kadrini kıymetini bilelim.
Ellerimiz birine uzanacaksa ertelemeyelim.
Boşvermişliklerimizle ertelediğimiz şeyin aslında asıl mutluluğumuz olduğunu bir bilebilsek!