Kurban Bayramı yine, Allah için kestiğimiz kurbanların yanında, trafiğe verdiğimiz kurbanların öne çıktığı bir bayram oldu.
Kimi kaynaklar 99 kişinin, kimi 79 kişinin, kimi de 49 kişinin 9 günlük tatil boyunca trafik kazalarında öldüğünü yazıyorlar. Bir tek insanımızın bile yapılmaması gereken bir hata yüzünden; bayram yapacağına, toprağa girmesi ne acı.
Araç kullananlarımız çok iyi bilirler. Saatte
Biraz önce, bizi aşırı hızla sollayıp geçen bir aracın ileride bir benzin istasyonunda mola veriyor olduğuna, ya da bir yerleşim yerinde kırmızı ışıkta beklerken aynı noktada buluştuğumuza çoğu zaman şahit olmuşuzdur. Demem o ki aşırı hızla seyreden bir araç ile kurallar ölçüsünde seyreden bir aracın aynı noktaya varma süreleri arasında hayatımızı etkileyecek kadar farklar bulunmuyor. Ne var ki aşırı hız, hayatımızın akışının kesintiye uğramasında en büyük risk faktörüdür.
Abartıyı çok sevdiğimizi başlıkta belirttim.
Bu hafta evlatlarımızın askerlik vazifesini yapmak için gidecekleri yere uğurlama merasimlerinin yoğun olarak yapıldığı bir haftaydı aynı zamanda. Hepimiz televizyonlardan izledik. ?En büyük asker bizim asker? diye bağırırken, gerçekten de büyüklüğünün(!) ispatına kalkışarak yumruklarını konuşturanları gördük.
Ben de hasbelkader böyle bir uğurlama konvoyunun arasında buldum kendimi. Önümde son sürat seyreden bir aracın ne yana döneceğini kestiremeyip ani bir manevra ile orta refüjden karşı yola geçtiğine şahit oldum. Gencecik bedenleri taşıyordu araç. Allah?tan kimsenin burnu kanamadı. Bu kargaşalık içerisinde, kurallara azami derecede riayet etmeye çalışan bendeniz de, hiç bir kusurum olmadığı halde bir kazanın tarafı olmaktan son anda kurtuldum.
Asker uğurlamalarında da diğer bütün törenlerde olduğu gibi işi abartmanın çok da fayda getirmediğini düşünüyorum. Bu düşüncemi açıklamamın da askerlik vazifesinin kutsallığına hiç bir halel getirmeyeceğini benden daha iyi bilenler elbette vardır.
Bizler yapacaklarımızı; bağırarak, çağırarak, yani söylemlerle değil de, icraatlarımızla ortaya koyarsak, memleketimiz ve milletimiz için daha faydalı oluruz.
Bir de şunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bize empoze edilen bir şeyi hemen icraata koymak ya da anında cevap vermek yerine, birkaç dakika düşünüp, akıl süzgecimizden geçirdikten sonra karar verip uygularsak daha mı iyi olur acaba?
Hayat bir disiplinler manzumesidir. Disiplinin bozulduğu an hem kendimiz, hem kendimizin dışındakiler; yani sevdiğimiz, sevmediğimiz herkes tehlikelere açık hale gelirler.
?Herkese abartısız ve tehlikesiz ömürler? dileklerimi sunuyorum.
Tayyar YILDIRIM