Birçoğunuzun defalarca dinlediğine emin olduğum; Sayın Muharrem Öztürk?ün duygusal, duygusal olduğu kadar da insanlığımızı bir kez daha hatırlatan bu dizelerini; ?merhamet duygusundan? uzaklaşmamamız gerektiğini düşünerek, ayrıca; etrafında olup bitenlere kayıtsız kalan, üç kuruşluk menfaati için çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden can alabilen; gözünü kan bürümüş insan kılıklılara da ithaf olmak üzere, sizlerle paylaşmak istedim.
?Başkasına acımayan insan, her şeyden önce acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakâr olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insanda merhamet olmaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan; güzelliği, iyiliği göremez, bilemez...?
Hülasa, ?Sol yanım acıyor anne?
Merhaba Anne.
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali; "okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder"
Demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen; ?sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan?
Dedirte dedirte öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi, solum neresi,
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu,
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde;
?Şuram acıyor işte, şuram? demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne?
Bak şimdi söylüyorum: Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne, her gün.
Dün sabah, annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, ?hadi yavrum sınıfa? dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım, hiç de utanmadım.
Öğretmen, ?ne oldu?? dedi.
?Düştüm, dizim çok acıyor? dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün ben de ?saçım örülsün? istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam; "ben bilmem ki kızım" dedi.
?Bari okula sen götür? dedim.
"Kızım, iş?" dedi.
Ben de ?bana ne? dedim, ağladım.
"Kızım ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha, bi de sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz,
Benimkiler gri gibi.
Zeynep; "annem, beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uffff! Babam, her gün domates, peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün; kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum, babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor, kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor?
İzin verme anne,
Ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor,
Bi de bunun için ağlıyorum anne.
Bak, kavanoz yanımda,
Toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne?
Her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp, başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne.
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen; ?yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız? dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama
Bana ne kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne?
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kâğıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne.
Sen rüyama gelmeyince
Sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim anne,
Çooook!
Muharrem Öztürk