Memleketimizde gündem çok çabuk değişiyor. Bu hızlı değişimle birlikte her gün zihnini kurcalayan bir şeyler oluyor insanın. Sıcağı sıcağına yazılmayınca da unutulup gidiyor.
Seçimler yaklaşırken meydanlarda parti liderlerin söz düellolarını izledik bir süre.
Bu düellolarla gerilen ve kirlenen hava Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin düşmesiyle ve maalesef hepsinin pek hazin bir şekilde vefatıyla değişivermişti.
Kamuoyu birkaç gün onlarla meşgul oldu. Helikoptere ulaşıldı, ulaşılamadı; ?kurtulan var, yok? haberlerinin ardından 29 Mart sabahı diğer seçimlerden farklı olarak pek bir buruk gittik oy kullanmaya.
Sonra seçim sonuçlarına ilişkin haberlerin arasına cenaze törenleri girdi.
Velhasıl bu 2009 Mart?ının son günlerinde karlı dağlarda Bir güzel adamın cenazesine binlerce insan ulaşmaya çalışırken bizler, ekran karşısında Merhum Muhsin Bey?in 12 Eylül sonrasında tutuklandığı cezaevinde bir hücrede yazdığı şiirindeki ?üşüyorum? sözüyle çok üşüdük.
Muhsin Bey :?Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselirken ümitlerim
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum?
demiş ve nihayet o büyük arzusuna nail olmuş, Hakk?a yürümüştü.
? Zaman sanki bir rüzgar??
Nisan yağmurları rahmet rahmet yağıyor üstümüze. Her yerde baharın müjdecisi bademler, erikler ak duvaklarıyla temizliğe, saflığa ve güzelliğe dikkat çekip bir büyük değişimi haber veriyorlar, bu değişime bizi de çağırıyorlar adeta.
Yaşadığımız birçok olay gibi çevremizdeki değişimler de bizi birçok yönden düşünmeye sevkedip duruyor ; ama biz katılığımızdan sıyrılıp kurtulamıyoruz bir türlü.
Arada bir durup gündelik işlerimizin hırgüründen başımızı kaldırıp etrafımıza ibret nazarlarıyla baksak iyi olacak aslında. İyi olacak, hem de çok iyi olacak. Ölümlerle faniliğimizi hatırlayıp tamahkarlığımızdan kurtulacak, kırıp dökmeyecek incitmeyecek, kirletmeyeceğiz hiç kimseyi, hiçbir şeyi; doğumlarla düşünebileceğiz yoktan var edilmeyi, sonsuzluğun sahibi alemlerin rabbini. Tepeden tırnağa çiçek açmış bir ağaçta görebilme imkanı bulacağız, bir büyük değişimle gelen güzelliği, saflığı varlıktaki sırrı.
Gündemimiz çabuk değişiyor. Yahut gündemi çabuk tüketiyoruz. Bir konu gerektiği kadar tartışılmadan, üzerinde yeterince durulup kafa yorulmadan değişiyor. Bu nenle olsa gerek istenilen bir bilinç oluşmuyor hiçbir konuda aramızda. Bir kullanımlık eşyaları algılamamız gibi bakıyoruz birçok konuya, olaya veya varlığa.
Bu günlerde iyi bakalım çevremize. Dağlara bayırlara, ağaçlara, yağmur yüklü bulutlara?
Düşünüp akletmek için.
Akledip kadrini bilmek için üzerinde yaşadığımız dünyanın, bize lutfedilen zenginliklerin, güzelliklerin.
Şair Orhan Veli?yi hatırladım birden. Tabiata dikkatimizi çekmedeki ustalığını düşündüm:
? Deli eder insanı bu dünya!
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
Hele şu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç?
? Baharı görmeden yaz gelip geçti? demeden fark edelim çevremizi, birbirimizi