Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kendisini sivil otoriteler gibi görüp basının önüne çıktığı, basın toplantıları yaptığı sürece tartışmaların odağı olmaktan kurtaramaz. Bir generalin kendi sorumluluk alanı dışındaki konularda basın toplantısı yapması, görüş açıklaması Batılı demokrasilerde alışılagelmiş bir durum değildir. Kuvvet komutanlarını da yanına alarak İlker Başbuğ?un yaptığı basın toplantısı, ülkemizdeki demokrasinin kör-topal yürüdüğünün ve generallerin demokrasi çizgisine çekilmesi gerektiğinin resmidir. Batılı demokrasilerde, gerekiyorsa, ordu adına açıklamaları savunma bakanları yapar.
Sayın Başbuğ son basın toplantısında ?AK Parti ve Gülen?i Bitirme Planı? belgesinin bir kâğıt parçası olduğunu söyledi. Askerî mahkeme, belgeyi hazırladığı öne sürülen Albay Dursun Çiçek hakkında takipsizlik kararı verdi.
Aynı belgeyi inceleyen Ergenekon savcıları, Albay Çiçek?in tutuklanmasını talep etti ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi Çiçek?i tutukladı. Daha sonra avukatının tutuklamaya yaptığı itiraz neticesi, kaçma ihtimali olmadığı gerekçesiyle mahkeme kıdemli albayı tahliye etti.
Albay Çiçek berat etmedi, sanık olarak yargılanmaya devam edecek.
Sivil mahkemenin Çiçek hakkında önce tutuklama kararı vermesi, daha sonra da kaçmayacağı gerekçesiyle tahliye etmesi gösteriyor ki Ergenekon sanığı Av. Serdar Öztürk?te çıkan belge bir ?kâğıt parçası?ndan ibaret değil.
Beykoz?daki Poyrazköy?de bulunan silah ve mühimmat da boru değildi.
Kamuoyu, boruların el bombaları ve silahlarla birlikte neden toprağa gömüldüğünü bir türlü anlayamadı, gitti.
Genelkurmay başkanı, basındaki tartışmaları görerek yanıldığını ve yanıltıldığını fark ediyor olmalı.
İlker Başbuğ?un ordunun demokrasiye saygılı olduğu, darbecileri ordu bünyesinde bulundurmayacağı, darbecileri önce kendilerinin cezalandıracakları konusundaki sözlerine bayıldım.
Ama yaşanan onca tecrübeden sonra kamuoyunun ordu içine gizlenmiş, Ergenekonculara dikkat etmemesini istemek fazla naiflik olur. Bu vaadlere nasıl inanalım?
27 Nisan bildirisi yayınlanırken Sayın İlker Başbuğ ne yapıyordu?
28 Şubat darbesi yapılırken komutanlarına itirazda bulundu mu?
27 Mayıs, 12 Eylül, 12 Mart darbeleri konusunda ne düşünüyor?
Ayışığı, Sarıkız, Eldiven konularında ne diyor?
?Kâğıt parçası?nın altında imzası bulunan Albay Çiçek?in Ergenekon sanıkları ile irtibatları ve sivil mahkemece yargılanmaya gerek duyulması konusunda yanıltıldığını kabul ediyor mu?
Mahkeme, Albay Çiçek?i yargılanmayı gerektirecek kadar şüpheli görülüyor.
Demek ki askerî mahkemeler, iddia edildiği kadar bağımsız ve güvenilir değil.
367 oylamasında Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar?a telefon eden ve vücut kimyalarını bozan mahfiller, askerî savcı ve hâkimleri de aramış olabilirler. Tuncer Kılıç, İsmail Hakkı Karadayı veya Büyük Kulüp ve Encümen-i Daniş üyeleri boş durmamış olabilirler.
Emir komuta zinciri ile hareket eden asker yargıçların bağımsızlığını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kabul etmiyor.
Demokratik ülkelerin çoğunda askerî mahkeme yok, darbe olmuyor. Türkiye?yi Honduras?a döndürmek isteyenlere karşı sivil toplumun gözü daima darbecilerin üzerinde olacaktır. Ülkemizin geri kalmış ülkelere döndürülmesine göz yumamayız.
Demokratik ülkelerde çift başlı yargı da yok. YAŞ kararları ile yargılanmadan ordudan atılan subay, astsubay da yok.
Meclis, askerî personelin askerlikle ilgili olmayan konulardaki suçlardan dolayı sivil mahkemelerde yargılanması ile ilgili bir kanun çıkardı.
Kıyamet koptu.
Darbe heveslileri, sivil mahkemelerden korkuyorlar.
CHP, Meclis?te onay verdiği kanuna karşı çıkıyor.
Sivil mahkemelere güvenmeyenler, kapalı kapılar arkasında ?darbe kotarmak? isteyenlerdir.
Sayın Başbuğ kusura bakmasın, sivil toplumun gözü daima darbe heveslilerinin üzerinde olacak, Türkiye?nin Honduras olmasına izin vermeyecektir.