Tarih şuuru millete ait tarihi basit olaylar yığını olarak değil de, bizlerin bugünkü kaderini çizen manalı bir zincirin halkaları halinde anlaşılması olarak tarif edebiliriz.
Buradan şu sonuç çıkar tarihini çok iyi anlayan ve tarihi ile barışık olan bir millet asla kaybetmez.
Bizim gibi kendini ve tarihini inkâr etmeye çalışan milletler ise yüz üstü sürünmeye devam ederler.
Özellikle son asırda bizleri ecdadımızın kahramanlık dolu tarihine düşman bir nesil olarak yetiştirmeye çalışan malum güruh şimdiye kadar bunda başarılı olmadılarsa bundan sonra başarılı olmaları mümkün değil.
Bu milletin hafızasını yok etmek için kafasına öyle darbeler indirdiler ki Allahın izniyle milletimiz hepsinden güçlenerek çıkmasını bildi.
Bugün tarihiyle geçmişiyle barışık bir nesil olmak için adım adım ilerliyoruz. Bunun çok örnekleri var ama en güzel örneği ülkenin en ücra köşesinde bile Çanakkale destanının izlerini görmek için oluk oluk Çanakkale?ye gidenlerin yanında gidemeyenler de hasretle yanıp tutuşuyor.
Çanakkale denilince heyecanlanırken sevinçle hüznünü birlikte yaşıyoruz, böyle bir milletin evlatları olmanın gururunun yanında şimdiye kadar onlara yakışan bir nesil olamamanın hüznünü yaşıyoruz.
Bir sohbet ortamında çanakkaleyi anlatan emekli bir askerin anlattıkları da hala kulaklarımda çınlıyor. Sözünün sonunda şöyle demişti Japonlar kadar geleneklerine bağlı bir millet bulamazsınız demişti, Şu soruyu sormuştu Neden? Ve cevabını da kendisi vermişti.
?Japonya da çocuk doğup aklı başına geldi mi ülkenin neresinde olursa olsun ebeveyni elinden tutarak doğruca Hiroşima?ya ?Nagazaki?ye götürüyor. Bak evladım bizlere bunları yaptılar?? diyerek orada yaşanan olayları çocuklarına bir bir anlatırlar ..
Ne kadar etkileyici değil mi Japonya da ne olmuştu üzerlerine atılan atom bombası sonucu mazlum insanlar hunharca öldürülmüştü.
Ya bizim atalarımız kahramanlıkları ile tarih yazmışlar, imanları ile tarih yazmışlar ve bu uğur da seve seve canlarını feda edip tarihte hiçbir milletin ulaşamayacağı bir destanı bizlere armağan etmişler.
Gidin Çanakkale?ye, mezar taşlarını okuyun kimi doğudan, kimi batıdan, kimi Konya?dan kimi Erzurum?dan. Kimisi Seydişehir?den, kimisi Bozkır?dan, kimisi Taşagıldan, kimisi Karavirandan?
Çanakkale destanı sanal bir destan değil tamamen gerçek hem de yüreklerimize kadar iliklerimize kadar yaşamamız gereken bir gerçek.
Bu ülkede birileri şimdiye kadar çok şey söyledi, Dünya milletleri çok şey söyledi savaşanlar konuştu, yenilenler konuştu hiç önemli değil?
Kim ne derse desin Çanakkale?de savaşarak şehit olanların hepsi de, İman, Kur?an, Şahadet, Ahiret, Cennet, Gazilik duyguları ile savaştılar ve bu destanı yazdılar... Ya bizler niçin yaşıyoruz?
Sonuç olarak şunu diyebiliriz; Çanakkale destanı, rakamların ve makamların değil, imanın destanıdır.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın
Mehmet Akif ERSOY
Tarihe sığmayacak kadar büyük olan bir destanı bizlere armağan eden tüm Çanakkale şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz?