Melih Arat?ın 13 Haziran günü Zaman?da çıkan ?Garajdaki Ferrari adlı yazısı geçen haftanın dikkatimi en çok çeken yazılarından biri oldu. Yazar garajı kafatasımız, Ferrari?yi de beynimiz yerine kullanıyor benzetme ilgisiyle.
Ataletten ve bunun doğal sonucu olan miskinlikten kurtulmamız gerektiğini vurgulayan Melih Arat, mesajını şu cümlelerle dile getiriyor:
?Çıkarın şu Ferrari?nizi. Yollara düşün. Motor sesiyle inletin ortalığı. Görenler hayran olsun size. Gitmediğiniz yerlere ulaşın Yeni insanlarla tanışın. Yolun bittiği yerde ya yol yapın ya da bir cipe binin. Ama durduğunuz yerde durmayın.?
Tembelliğin iliklerimize kadar işlediği gerçeğini kabul etmeyenimiz az çıkar. Böyle olmakla birlikte bu yıl ülkemizde 8. si düzenlenen Türkçe Olimpiyatları bir başka gerçekle yüz yüze getirdi hepimizi: İyi örnek, doğru rehberlik, gerekli motivasyonla en akıl almaz zannedilen işleri de başarabiliriz. İşte evlerimizde izlerken 7?den 70?e başarılarına hayran olduğumuz, her milletten her dinden her kültürden çocuklar ve işte onların bulundukları coğrafyalarda Türkçenin çiçekleri olarak açmalarına uzanan yollarda çileli ama sonu bin bir mutlulukla biten hikâyeler, doyumsuz güzellikler?
?Denemediğini dene, gitmediğine git, yemediğini ye, konuşmadığınla konuş, öğrenmediğini öğren ve keşfet!? diyen yazar ardından şu yorumu yapıyor: ?Bu öyle bir felsefe ki insana çok güzel geri ödemeler yapıyor. Yeni bir yerin en güzel özelliklerinden biri, orada sizin için yeni insanların olmasıdır. Her yeni insan da henüz açılmamış bir hediye paketi gibidir. Bu paketin içinden bazen bir iş çıkıyor; bazen bir proje, bezen bir eş, bazen bir kardeş.?
Ülkemizde son yıllarda yaşananlara baktığımda yazarın mesajının doğru algılandığını görüyorum. Belki istenilen çapa henüz ulaşamadı; ama bir şeylerin yavaş da olsa değiştiğini milletçe gözlemleyebiliyoruz.
Hepimize düşen görevler var. Herkes kendince bu görevlerin neler olduğunu önem derecesine göre belirleyebilir. Ne bileyim, bu; yerine göre bir yerlerde okunmamış kitaplar, ziyaret edemediğimiz insanlar, kendimiz gibi atıl bir vaziyette bir kenarda duran ve bu haliyle pek bir işe de yaramayan birikimlerimiz, kullanmadığımız için unutulmaya yüz tutmuş bilgilerimiz, elinden tutulması gerektiği halde tutmadığımız bir gariban, başı okşanacak bir yetim, günlerce kapısının çalınmasını bekleyen kimi kimsesi olmayan bir muhtaç, ? olabilir.
Bütün mesele bir yerden başlamak.
Yeri gelince ana dilimizden başka bir dille konuşma ihtiyacı duyuyoruz; çalışırsak başarabiliriz. Bir eğitim kurumundan mezun olup da bir işe yerleşememiş olabiliriz; ilgili sınavlara iyi asılırsak bu arzumuz gerçekleşebilir. Neticede kendimizi aşmamız gerektiğine inanıyorsak küçük de olsa bir ilk adımı atmamız gerekiyor. Bir ilk adımı? Ondan sonrası kolay.
Birezilyalı yazar Paulo Coelho?nun Simyacı adlı ünlü romanında bir cümle birçok kez tekrar edilir: ?Bir şeyi samimiyetle ve ısrarla istersen o isteğinin gerçekleşmesi için bütün dünya seferber olur.?
Başarılar ne istediğimizi bilmemize ve onu isteyiş biçimimize bağlı.
Sözü gene Melih Arat?a bırakıyorum. Yazar söz konusu yazısını şöyle bitiriyor: ? Tavukların bile özgürünün makbul olduğu bir dünyada, siz de kırın zincirinizi; Ferrari?nizi dışarı çıkarın.?
Selam ve dua ile?
Hacı Halim Kartal
15 Haziran 2010