Allah?a şükür beldemizde rahmet ayı ramazanı huzur içinde idrak ediyoruz. Namaz vakitleri camiler cıvıl cıvıl. İftardan sonra özellikle belediye civarı panayır yerlerine dönüyor. Bunlar çok güzel!
Referandum nedeniyle ara sıra siyasetçilerin uğradığı ilçemizde partilerin yürüttüğü kampanyalara halkın ilgisi genel seçimlerdeki gibi olmadığı için siyasi tansiyon pek yüksek değil.
Tartışmalar büyük ölçüde medya üzerinden yürütülüyor. Haber bültenlerinde siyasi partilerimizin yaklaşan referandum nedeniyle yürüttükleri çalışmalar hemen her gün şu özet cümlelerle duyuruluyor: Başbakan şurada konuştu, muhalefete yüklendi. Muhalefet partileri miting meydanlarında iktidarı, başbakanı topa tuttu. ?
Halk liderlerin tartışma üslubunu beğenmiyor. Bazı medya kuruluşlarının halkın arasına girerek mikrofonu uzattığı vatandaşlar, bu yöndeki düşünceleri sorulunca genelde memnuniyetsizliklerini dile getiren sözler söylüyorlar.
Gerçekten bir haber saatinde televizyon kanallarında küçük bir gezinti yapanların sinir zımbırtıları belirgin bir biçimde harekete geçip sahibini adamakıllı huzursuz ediyor. Haberlerden önce sakince oturduğunuz yerden meydan muharebesinden çıkmıştan beter bir ruh haliyle kalkıyorsunuz.
Liderlerin söylediklerinde itidal yok. Orta yol yok.
?Evet? dersen her şey daha iyi olacak!
?Hayır? dersen memleket bölünecek, kıyamet kopacak. Kimileri de Erkan Yolaç?ın programına çıkmış yarışmacılar gibi asla o iki kelimeyi söylememek için hazırlamışlar kendilerini. Söylemeleri ile kaybetmeleri bir olacak sanki.
Bu bir halkoylaması neticede. Doğası gereği vatandaş anayasa değişikliği paketine ya evet yahut hayır diyecek; lakin görülüyor ki siyaset bu iki kelimeye sıkışmış durumda. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, dernekler iki cephede kümelenmiş: Evetçiler, Hayırcılar.
Liderler meydanlarda toplanan halkın coşkusunu arttırmak amacıyla onlardan duymak istedikleri cevabı alacak şekilde çokça sorular sorup derslerini soru-cevap tekniğiyle işliyorlar, sandığa gidince ne yapacaklarını şaşırmasınlar diye millete adeta evet- hayır terapisi yaptırıyorlar. Birkaç sorudan sonra mantık savuşuyor; seslerin frekansı yükseliyor, rakipler yuhalanıyor. Bunlar hoş değil.
Bu iki cephe arasındaki bir başka mücadele alanı da internet. Sanal alemde de video savaşları şeklinde kıyasıya bir mücadele yürütüldüğü haberlerini gençlerden öğreniyorum. Cep telefonları kampanyaya alet edilmese olur mu? Bir arkadaştan gelen bir mesajla onu da öğrenmiş oldum sonunda. Arkadaş, dolayısıyla mücadelesine katıldığı cephe diyor ki: ?Bölünmemiş bir Türkiye için, cemaatçi Amerikan ajanlarının yargıya yerleşmemeleri için, sokaklarda daha fazla pkk ve apo posterleri görmemek için referandumda Hayır!?
Vay be! Bu mesaja göre; ?evet? derseniz Türkiye?yi bölüyorsunuz, yargıyı da cemaatçi Amerikan ajanlarına teslim ediyorsunuz, aman ha!
Bir kalemde ifratın en uç noktasına ulaşıveriyor adam. Benden sonra ?tufan? der gibi bir ifrat ifadesi anlayacağınız.
Bir cevap yazmayı düşündüğüm anda aklıma benzer bir ifrat cümlesi geliyor: ?pkk?yı da apo denen alçağı da başımıza musallat eden cuntalardan ve cuntalarla kafa- kol ilişkisi defalarca açığa çıkan kirli siyasetten ve her türlü anti demokratik yapılanmadan kurtulmak için Evet! yazıp göndereyim diyorum, göndersem bu arkadaş ikna olmuş mu olacak, yoksa sevmediğim halde apansız aşırılığın diğer ucunda mı bulacağım kendimi? Bunun sadece bir inatlaşmaya yarayabileceğini düşünerek yazmaktan vazgeçiyorum.
Vahim bir durum da korkunç derecede bir bilgi kirliliğinin ortalığı kaplamış olması. Bu kirlilik internet aracılığıyla oluşturuluyor, siyaset arenasında dal budak salıyor daha çok. Muhalif kimler veya hangi çevreler ise onları halk nezdinde değersizleştirmeye yönelik en akla zarar şeyler bilgi gibi servis edilebiliyor. Ardından medya aracılığı ile başlayan tartışmalar iyice çığırından çıkıyor.
- Sen bir kalpazansın!
- İspatlayamayan alçaktır!
- Teröristlerle pazarlık yapmadın mı?
- Alçakça yapılmış bir iftiradır!
- Gizli hesapları var bunların.
- Türbanı ben çözerim.
?
Rahmet ayı ramazanda iki cephe oluşturmuş, bizi birbirimize daha çok bağlayacak köprüler kurmak yerine var olanları yıkmaya yarayacak kırıp dökücü bir dille konuşmaya, bu dille düşünmeye ve bu düşünüş biçimine göre davranışlara zorlandığımızı görüyorum büyük bir üzüntü içinde.
Bu bahsi manevi mimarlarımızdan Yunus Ermenin bir beyti ile bitiri yorum:
?İlim meclislerinde aradım, kıldım talep
İlim geride kaldı ille edep ille edep
Selam ve dua ile?