Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendine münhasır yöntemlerle, İdare-i Maslahat (bir işi gerektiği gibi değil de, günün şartlarına göre yapmak) anlayışıyla yönetilen bir devlet?
Demokrasi nimetini; ?milletin kendi yetkilerini kendinin kullanması? olarak değil de ?milletin yetkilerini, devletin yetkililerinin kullanması? olarak algılayan bir anlayış hüküm sürüyor. ?Oyun olsun, torba dolsun? kabilinden bir seçim sistemi ile uygulanan bir demokrasi? ?Listeyi ben yaparım, sen bu listeyi seçer gibi yaparsın? diyerek dayatılan bir sistem. İstisnasız bütün parti liderlerinin iki dudağı arasından çıkan emirlerin uygulanması olarak görülen bir yöntem? Hem bütün parti liderleri kendi inisiyatiflerini listelerin üzerine yansıtacaklar, ?ben bunların seçilmesini istiyorum? diyerek millete dayatma yapacaklar hem de önümüzdeki yıllar içinde; ?sen diktatörsün?, sen ?Hitler rejimi özentisi içindesin?, ?sen krallığını ilan etme peşindesin?, sen ?Osmanlıyı hortlatmak istiyorsun?, ?sen şucusun?, ?sen bucusun? diyerek kafamızı, milletin kafasını patlatacaklar.
Başkaları adına konuşamam ama kusura bakmayın ben bu kadar aciz, bu kadar akılsız, bu kadar saf, bu kadar çaresiz değilim. Elbette benim de kendime göre yöntemlerim, kendime göre tercihlerim, kendime göre sistemim var.
Seydişehir İlçemizin en fukara, en gariban, en çileli insanların yaşadığı bir köy olan Oğlakçı Köyü?ne 8 yıldır bir adet bile parke taş götürülmemişse, sulama suyu her baharda ızdırap oluyor, yüzyıllardır,
Bir tek dalının bile kırılmasına yürekleri el vermeyen, yüzyıllardır canı pahasına, malı pahasına, aç kalma pahasına keçiyi dahi kaldırıp ormanını koruyan, bir tek kuru dal parçasını sobasında yakmak için getirirken ormancıya yakalanıp hapisler yatan, mahkeme yollarında ömür tüketen gariban köylünün koruduğu, gözü gibi baktığı ormanları bir çocuk başını traş eder gibi traşlayıp, sıfırlayan, köylüleri, yüzyıllarca çektikleri çilenin, emeğin karşılığından mahrum bırakan bir sistemi, bu sistemin önüme koyduğu listeyi hangi sevgi ve saygı ile seçeceğim de demokratik vazifemi yapmış olacağım?
Demokratik görevlere gelince kolumdan çekip ön sıralara alan bir sistem, demokratik haklarıma gelince elinin tersiyle itekleyip ta arka sıralara gönderme gayretini neden ödüllendireyim de demokratik hakkımı başkalarının anladığı gibi kullanayım? Elbette kendi yöntemlerimi, kendi demokrasi anlayışımı yine kanun ve hukuka uygun olarak kullanacak ve bu hakkımın da sonuna kadar arkasında duracağım.
Demem o ki, külfetlerin paylaşımında beni kullanan, beni göreve çağıran sistem, nimetlerin paylaşımında iltimas geçiyor. ?Oğlakçı Köyü?nden gelecek olan gelmesin? diyor. ?Oğlakçı Köyü ne ki, ateş olsa cürümü kadar yeri anca yakar? diyor. Ben de işte bu sistemin, demokratik anlayışla alakasının olmadığını, her parti için söz konusu olan ve önüme; ?ben böyle takdir ettim, ya seçeceksin ya seçeceksin, başka çaren yok? diyerek konulan seçenekleri ben de kendi yöntem ve demokrasi anlayışımla bir güzel çarelendireceğim.
Şöyle diyor Cahit Külebi:
Bize yaramadı,
Gün be gün zayıflıyoruz
Ne üst ne bas kaldı.
Sen her gün aksama kadar ağacığım
Anaya hasret, babaya hasret,
Ekmeğe, insan yüzüne,
Sokaklara hasret.
Lavanta kokuları gelir uzak mahallelerden.
Yel estikçe sıra sıra kavaklar sallanır.
Bir fakirlik, bir yalnızlık, bir gurbet,
İnsan nasıl olsa katlanır.
Türkiye uçsuz bucaksız ağacığım.
Bu yerlerin havası bize yaramadı,
Kalkıp başka yerlere gidelim artik.
Çare kalmadı.