Çok süratli bir şekilde 12 Haziran Seçimlerine doğru yaklaşıyoruz.
Memleketimizin yönetimini ?emin ellere? vermek için var gücümüzle mücadele ediyoruz. Meydanları doluruyor, büyük bir iştahla kürsüdeki hatibin sözlerine kulak veriyoruz. Ne söylediklerini anlasak da anlamasak da ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlıyoruz onları.
Birbirlerine yaptıkları hakaretleri, söyledikleri yalanları, bol keseden yaptıkları vaadleri sözlerinin nereye gittiğini bile bilmeden yaptıkları konuşmaları ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlıyoruz.
Büyüklerimiz; ? yalana, talana, hileye, hırsızlığa, hakarete, gıybete, iftiraya bulaşmamamız? için her fırsatta öğütlüyorlar bizi. Buna karşılık, parti liderlerinin ve yönetimlerinin tamamı da kendilerinin; ?gerçek milliyetçi, gerçek Atatürkçü, gerçek vatansever, gerçek Müslüman olduklarını? söyleyerek, diğerlerinin ise ?bu değerlerin karşısında olduklarını? gösterme gayreti içindeler. Sizce bu durum utanç verici değil mi?
Biz kime inanacağız? Biz kimin doğru söylediğini nasıl ayırt edeceğiz?
Bakıyoruz hepsi de konuşmasını bilen, kelli felli, devlet yönetiminde görevler almış, okumuş yazmış insanlar... Ağızları laf yapıyor. Gelgelelim birbirlerine karşı sarf ettikleri sözler çok iğrenç. Müslüman Türk Milleti?nin geleneklerine, ananelerine, ahlak ve kültür yapısına yakışmayan, yaşantımızla bağdaşmayan sözler ve eylemler içindeler.
Her Allah?ın günü biri diğerini; yalancılıkla, hırsızlıkla, yolsuzlukla, sahtekarlıkla, iftira etmekle, gıybet etmekle, memleketi bölmekle, bölücülük yapmakla, teröre ve çetelere destek vermekle suçluyorlar. Ya söylediklerinin tamamı doğru ya bir kısmı doğru, ya da hiç birisi doğru değil. Bunların yalancı, hırsız, soyguncu, bölücü, çeteci, terörist ya da memleket düşmanı olup olmadıklarına birbirleri mi karar verecek yoksa devletin savcıları hakimleri, mahkemeleri mi karar verecekler? Ellerinde belge olmadan, bilgi olamadan dokunulmazlıklarının ardına saklanıp yaptıkları bu hakaret ve suçlamalara ?dur? diyecek bir kanun, bir yetkili yok mu acaba?
Bir baba çocuğuna ne deyip de öğüt verecek? Kimi ya da kimleri örnek gösterecek? Bir öğretmen öğrencisine nasıl anlatacak düzgün insan olmayı? Bir komutan askerine disiplini anlatırken hangi değerleri ölçü alacak? Terbiye ve seciye taze beyinlere nasıl nakşedilecek?
Çocuk demeyecek mi ki; ?baba, anne, abi, dayı, amca, teyze, hala, öğretmenim, komutanım! Sen bana bunları bunları öğretiyorsun ama bak memleketimizi yönetmeye talip olan büyük(!) insanlar birbirlerine neler söylüyorlar? Ağızlarından çıkanları kulakları duymuyor. Siz bana; yalan söylemeyeceksin diyorsun, hırsız olmayacaksın diyorsun, hakaret etmeyecek, iftira atamayacak, dedikodu yapmayacaksın diyorsun ama akşamlara kadar, sabahlara kadar televizyonlarda ve meydanlarda bunların hepsini binlerce kez izliyor dinliyoruz. Hem de bizleri yönetecek olanlar yapıyor bunları. Sen bana hangi gerekçelerle şunları şunları yapmayacaksın diyebiliyorsun?? diye sormayacaklar mı?
Utanmanın faziletlerini, sadece derslerde öğrenip, öğütlerin içine sıkıştırıp, uygulamada terk mi etmemiz gerekiyor acaba?
Ben, utanmanın çok büyük ve değerli bir insani haslet olduğunu ve asla terk etmememiz gerektiğini, üzerlerinde taşımayanların da bu değeri yanlarından hiç bir suretle eksik etmemelerini tavsiye ediyorum.
Bundan önceki yerel seçimlerde otobüslerin üstünde avaz avaz bağırırlarken Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu?nun vefat etmesi haberiyle birlikte sessizliğe bürünen ve dinlediğimiz çirkinliklerin son bulması gibi, bir ölüm dolayısıyla değil ama bir şeyin vesile edilip bu çirkinliklere son verilmesini diliyor ve vatandaş olarak özellikle istiyorum.
Bu tür konuşmaların; siyah bantlarla, ?bib?lerle, ve ekranlara yaş tahdit ikazları konularak yayınlanmasını istiyorum.
Çocuklarımızın ruhsal yapılarının bozulmaması, Ülkemizin geleceğine mührünü basacak olan gençlerimizin bu çirkinliklerden etkilenmemesi ve sağlıklı beyinlerin yetişebilmesi için bunun gerekli olduğuna inanıyor ve yaşananlardan utanıyorum.