banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Karargâhı temizlemekten başka bir şey kurtarmaz.

                Genelkurmay karargâhından bahsediyorum.

                Bizim bakkal Metin anlatıyor:

                ?Komşunun oğlu askerden geldi. Mardin?de askerlik yaptı. Terörle yüz yüze askerlik. Bir keresinde teröristleri mevzinin önünden geçerken görmüşler. Hemen tayakkuza geçmişler. Dağda bayırda aradıkları teröristler tam da önlerine gelmiş. Silahlarını doğrultmuşlar, gez-göz-arpacık. Heyecan en üst düzeyde. Herkes pür dikkat ve silahına sarılmış vaziyette. Silahların namluları teröristleri işaret eder gibi. Parmaklar tetiğe dokundu dokunacak. Yürekler güm güm vuruyor. Nabızlar hızlı hızlı atıyor. Adrenalin en yüksek seviyede. Kendilerine pusu kuran, silah sıkan, can alan, memlekete 27 senedir kan kusturan teröristleri avlayacaklar. Heyecanla komutanlarına soruyorlar:

                -Komutanım tarayalım mı?

                -Durun hele.

                -Komutanım tam önümüzden geçiyorlar.

                -Onlar sizi gördü mü?

                -Görmüyorlar komutanım ama?

                -Siz de onları görmediniz?

                Teröristler geçip gidiyor. Parmaklar tetikten düşüyor, heyecan denen şey hayal kırıklığına dönüşüyor. Komutan dedikleri adama karşı dişler gıcırdıyor. Mehmetçik oflayıp pufluyor, terörle mücadele denen şeyin neden 27 sürdüğünü ve neden bitmediğini Mehmetçik bir kere daha anlıyor.?

                Manav Metin elini dizine vuruyor ve ekliyor:

                ?Bizim komşunun oğlu kahramanlık hikâyeleri yerine böyle martavallar anlatıyor.?

                Yazık!..

                Albayraklar spor sahasında koşarken ayağı kurşun yemiş eski bir mavi bereli ile tanıştım. Sohbete başladık, kısa sürede samimi olduk. Ayağını gösterdi. Ameliyat geçirmişti. PKK ile çatışma sırasında kurşun yediğini anlattı. Sonra başka bir hikâyeye geçti:

?1994?lü yıllarda sınır ötesi harekete katıldım. Bir gece Mahzum Korkmaz kampında PKK ileri gelenlerinin toplantısı olduğunu haber aldık. Akşam karanlığından kampı kuşattık. En önde bir tim var, ben ikinci timdeyim. Kuşatmayı daralttık, iyice yaklaştık ve nihayet kampın kapısına dayandık. Emir gelince dalacağız. 100-150 kişilik PKK yönetimini kırıp geçireceğiz. Heyecan dorukta. Eller tetikte. Emir bekliyoruz. Saat 22 oldu, emir yok. Girelim, diyoruz; bekleyin, deniyor. 23 oldu emir yok. Bekle, deniyor. 24 oldu emir yok. Bekliyoruz. Saat 01 oldu. Emir geldi, içeri daldık.

Kampın içi bomboş. Sönmüş sigara izmaritleri, meyve kabukları, dumanlı hava??

Eski mavi bereli, yeni hapishane görevlisi dostum iç çekti, bakışlarını uzaklara çevirdi:

?Birileri alçaklara haber uçurmuş olmalı. Bizi bekleten o birileri??

Yazık ki ne yazık!..

İnternete bir ses kaydı düşüyor. Emekli Org. Işık Koşener olduğu iddia edilen kişi, terörle mücadele yapılan yanlışları sayıp döküyor. Özeleştiri yapar gibi? Sınır karakollarında mevzi kazılması ve askerin yere gömülmesi gerektiğini söylüyor. Mevzi kazmak zor olduğu için kum torbasından mevziler yapılıyor, PKK?lı da mevzi sanılan kum torbalarını görüyor, basıyor roketatarı. Üsteğmen, uzman çavuş, Mehmetçik şehit düşüyor. Tim lideri yok, diyor ses bandındaki komutan. Kendi askerimizi vurduğunuzdan, kendi döşediğimiz mayınlara askerimizin bastığından bahsediyor. İhmalleri, beceriksizlikleri, başarısızlıkları sayıp döküyor. Sonunda hükmü veriyor:

Rezalet!..  

Elime 15 Ağustos tarihli Aksiyon dergisini aldım. PKK?da tim komutanlığı yapmış, PKK-askerî çete işbirliğini görmüş ve firar etmiş Ronai anlatıyor:

?Rütbeli askerler örgüte sürekli geliyor, toplantılar yapılıyordu. Örgüte yeni patlayıcılar, ilaç yardımı yapılıyor. Askere dair bilgiler bize günlük, haftalık, aylık olarak gelirdi. Bunlar çoğu zaman elden kurye aracılığı ile ulaştırılırdı. Bu, anlık durumlarda geçerliydi. Asker arazi taramasına veya operasyona çıktığında eğer önceden bilgi yoksa hemen bize haber ulaştırılırdı. Asker olduğunu bildiğimiz kişiler gerilla kıyafetiyle ya da sivil kıyafetle bilgiler getirirdi. Toplantılarımıza katılır, bize ne zaman, nasıl operasyon yapmamız gerektiğini anlatırlardı. Bunu saha komutanlarımızın hepsi bilir. Ben tim komutanı olarak bu toplantıların bazısına katılırdım. Bir sefer ismini bilmediğimiz ancak ?albayım? dedikleri birinin geldiğini biliyorum. Esmer tenli, 1.80 boylarında, hafif göbekli biriydi. Yanında iki sivil giyimli kişi vardı. Kelareş kampına gelip bizimle toplantı yaptı. Seçimlerde ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini anlattı. İmam Aziz Tan Hoca ve başka 6 kişinin infaz edilmesi için isimleri bu kişi verdi. Bize haritalar getirildi. Askerî özel haritalar, krokiler de var. Karakolların nerede olduğunu, asker sayısını, mühimmat durumunu, komutanların özel ve genel durumları bize gelirdi. Bazen de kriptolu bilgiler getirilirdi. İçimizdeki asker kökenliler hemen çözerdi. Bize ona göre talimat verilirdi. Bunları görünce örgütten kaçtım. Benim gibi olanlar çok ama şanslı sayılmazlar. Kaçmak isteyen 5 kişi kurşuna dizildi. Askerî haritalarda Doğu ve Güneydoğu?da bütün tabur, alay, karakol ve devriye ekiplerinin güzergâhı bulunuyordu. Başarılı komutanların ne zaman izine gidecekleri, acemi asker sayısı, özel eğitimli askerlerin nerede görev yaptıkları gibi bütün bilgiler gelirdi. Bazen telsizlerdeki şifreler de ulaştırılırdı. Aynı kodla askerleri rahatça dinleyebiliyorduk??

Bunları okurken dudaklarımızda bir kelime dökülüyor:

İhanet!..

Yapılması gereken şey Genelkurmay karargâhını ihanet şebekelerinden temizlemek, yepyeni bir karargâh oluşturmak?

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.