Şu?ara suresinde Allah?ın elçilerine ait kıssalar vardır. Art arda sıralanan bu kıssalarda toplumların yanlış iş ve tutumları, ?günahı hayat tarzı haline getirmeleri? sebebiyle hüsrana uğramaları ve ?keşke? kelimesiyle ifade edilen pişmanlıkları anlatılır.
İbrahim, Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayp peygamberler; kavimlerinin alışkanlık haline getirdikleri haksızlıkları, azgınlıkları veya sapkınlıkları sebebiyle bir felakete uğramamaları için onları su sözlerle uyarırlar: 26/106 Hani bir zamanlar soydaşları Nuh onlara şöyle demişti: ?Hala sorumlu davranmayacak mısınız? 107 Hem bakın, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; 108 şu halde, Allah?a karşı sorumlu davranın ve beni izleyin! 109 Ben bu (davet) karşılığında sizden hiçbir ücret talep etmiyorum. Benim ecrimi takdir etmek, sadece âlemlerin Rabbine düşer.110 Haydi artık Allah?a karşı sorumlu davranın ve beni izleyin!? Kaynak, Hayat Kitabı Kur?an Gerekçeli Meal-Tefsir, Mustafa İslamoğlu
Bu sureyi ve adları zikredilen elçilere ait kıssalarını aklıma getiren, sabahın oldukça erken denebilecek bir saatinde bir kanalda seyrettiğim ve yazık ki ülkemizde bir türlü önlenemeyen trafik kazalarına karşı uyarı amaçlı, oldukça etkileyici bir reklâm filmi oldu. Doğrusu yeni izlediğim bu reklâm filminin neden mesela Kurtlar Vadisi veya Öyle Bir Geçer Zaman Ki gibi bazı dizilere seyircilerin adeta kilitlendiği, bu saatlerde nerdeyse cadde ve sokaklarda hayatın durur gibi olduğu zamanlarda yayımlanmadığına üzüldüm.
Geçi öyle olsa ne yazar? İnsanlar alışkanlıklarından vaz geçecekler mi? Gene bildiklerini okumayacaklar mı? Bencilliklerimizin had safhaya ulaşıp başkalarını, başka ülkeleri başka hayatları bir türlü göremediğimiz yahut görmek istemediğimiz; yüzlerini nadiren düğünlerde, bayramlarda yahut cenaze törenlerinde mezarlıklarda gördüğümüz insanlarla kurulan anlık iletişimlerle yetinilen zamanlarda arkamıza dönüp bakmaya vaktimiz mi var ki halimizin vahim olduğunu anlayıp şöyle bir irkilip kendimize gelelim!
Mesele sorumluluk noktasında düğümleniyor.
Kendimize karşı sorumluluklarımız var; farkındalığımız ne kadar, ne ölçüde sorumlu davranıyoruz?
Ailemize karşı sorumluluklarımız var; sorumluluktan anladığımız ne?
Emanetçileri olduğumuz çocuklarımıza karşı sorumluluklarımız var; onların hangi ihtiyaçlarını karşılamakla sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi zannediyoruz?
Mahallemizdeki komşularımıza karşı sorumluluklarımız var; ihtiyaç sahibi, hasta veya yardıma muhtaç olan hangi birini kapısını çaldık?
Kısaca sorumlu olmayı ve sorumlu davranmayı öğrenmeliyiz önce.
Bunu öğrenirsek bitecek saygısız davranışlar.
Bunu öğrenirsek bitecek haksızlıklar, canavarlıklar, zulümler.
Bunu öğrenirsek bitecek entrikalar, aldatmalar, kavgalar.
Sorumluluk bilincimizle daha bir anlam kazanacak daha bir güzelleşecek bizi kuşatan her şey, çevremiz, dünyamız.
Bu bilincin kazanılması için Musfa İslamoğlu?nun ?Hayat Kitabı? olarak tanımladığı Kur?an?da anlatılan kıssalara, insanoğlunun yeryüzü macerasına, vahiylerle elçilerin dilinden insanlığa sunulan evrensel mesajlara daha çok açmamız gerekiyor kalplerimizi.
Konu sorumluluk olunca bunun sıkça hatırlatıldığı bir sure olduğu için ?Sözün en doğrusunu, en güzelini Rabbimiz söyler? deyip Şu?ara?da Ad kavmine gönderilen Hud (as) ın, kavmini uyardığı şu ayetlerin mealiyle bitiriyorum.
128 ?Siz, abesle iştigal ederek her bir tepede yüksek bir anıt, bir yapı mı inşa ediyorsunuz? 129 görkemli binalar kondurarak sürekli yaşayacağınızı mı umuyorsunuz? 130 Elinize her ( fırsat) geçirdiğinizde, hukuka tecavüz edip zorbalık (mı) yapacaksınız? 131 Haydi, artık Allah?a karşı sorumlu davranın ve bana uyun!? 132 Aklınıza gelebilecek her tür (nimeti) size lutfeden Zat?a karşı saygılı olun! 133 Size sürüler ve çocuklar lutfeden;?134 dahası, bağlar- bahçeler ve pınarlar (lutfeden Zat?a).. 135 Bakın, ben korkunç bir günün sizin üzerinize çöreklenecek azabından endişe ediyorum!?
Allah?a emanet olunuz.
Sevgiyle, sağlıcakla kalınız.