banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Dalalet, inkâr veya Allah??ın ?Hala sorumlu davranmayacak mısınız?? uyarısına muhalefet etmek bile bile gerçeklerin üstünü örtmek veya tahrif etmektir. Tahrif edilen şey hurafedir artık. Hurafelere inanmaksa cehaletin kopkoyu karanlıklarında kaybolup gitmektir.

 

             Necip Fazıl Kısakürek ?Muhasebe? adlı şirinde resmi tarihe karşı güvensizliğini de dile getiren bir toplum eleştirisi yapmış ve şöyle söylemişti ta 1947?de:

 

        ?Dışımda bir dünya var zıpzıp gibi küçülen

         İçimde homurtular, inanma diye gülen?

 

         İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
        
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe??

 

Bu şiiri ilk kez okuyanlar belki ?şair değil mi, abartmasa olmaz? demiş olabilirler; lakin şu son zamanlarda ortaya çıkan tartışmalar, medya aracılığıyla ortalığa saçılan bilgi ve belgeler, Üstad?ı haklı çıkarmıştır.

 

        ?Tarihin belli bir aralığında yaşanmış olanları, ?gizemli? bir biçime sokarak, kimi ayrıntıları gizleyip kimilerini süsleyerek tek-tip bir eğitimle insanlara belletebilirsiniz, ancak anlattıklarınızı bütün insanlara kabul ettiremezsiniz. İnsanlar içinden bazıları diğerlerinden daha meraklı çıkar, bazısı her anlatılana ?Neden, niçin, nasıl?? sorularıyla yaklaşır, belge görmek ister...?  Fehmi Koru 27 Kasım günü Star?daki son günlerin ? özür?  tartışmamalarının uzantısı niteliğinde kaleme aldığı ?Atatürk?ten Özür?? başlıklı yazında böyle söylüyor.

 

        Kafalar karmakarışık görebildiğimiz kadarıyla.

 

Bu ahval ve şerait içinde eş dost ziyaretlerinde, salonlara misafirlerin en rahat izleyebileceği şekilde yerleştirilen televizyonların yayımladığı haber yorum tartışma programları eşliğinde yudumlanan çayların bile bir tadı kalmıyor; çünkü tarihle ilgili bilgilerimizde ortaklık bulunmayınca ekranlardan yayılan bilgiler karşısında misafirlerin ikiye bölünüp tartışmaya başlamaları kaçınılmaz oluyor. ?Yalan bunlar!? diyenler kadar ?Neresi yalan, işinize gelmeyince öyle mi oluyor!? itirazında bulunanlar da oluyor ister istemez.

  

 

Tarihimizle ilgili ardı arkası kesilmeyen tartışmalar aklıma ?Yalan Rüzgârı? gibi dizi filmleri getirir. Mesela dizinin en çok ilgi çeken bayan veya erkek oyuncusunun kimliği, kimin kiminle ne zaman nerede, neden nasıl bir ilişkisinin eseri olduğu hemen anlaşılmaz. Seyirci uzunca bir süre izlediği sanal entrikanın nasıl sonuçlanacağını, gerçeğin ne zaman ortaya çıkacağını, gerilimin tarafları arasında nasıl bir hesaplaşma yaşanacağını merak eder durur haftalarca aylarca.

 

Şimdi tarihimizle yüzleşmekten söz edildiğini duyuyoruz. Demek oluyor ki sorunlarla dolu bir tarihimiz var. Anlıyoruz ki bilgilenme kaynaklı sorunlar asıl sorunlarla nasıl mücadele edileceği konusunda tereddütlere, yanlışlara yol açıyor.

 

Tarihin millet için ne büyük bir öneme sahip olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Voltaire diyor ki: Tarih, milletlerin tarlasıdır. Her toplum, geçmişte ne ekmişse, gelecekte onu biçer. Bir düşünür şöyle söylüyor:?Tarih; geçmişte yapılmış, şu anda elimizde olan ve fakat istikbali gösteren bir dürbündür.? Başka bir bilge kişi de tarihin muazzam bir erken uyarı sistemi olduğunu belirtiyor haklı olarak. Ne var ki bu erken uyarı sisteminin iyi çalışabilmesi için doğru kaideler üzerine yerleştirilmesi gerekiyor.

Şair Necip Fazıl tarihimiz konusunda yanlışlıklar yapıldığında ısrarlı:

 

?Tarihimi kefenlik bir bez gibi dürdüler..
         Beni dirilmesi yok ölümle öldürdüler.?

 

Ülkemizdeki bütün eğitim kurumlarında okuyan milyonlarca öğrencinin tarih derslerinde yaşadıklarını düşünün. Kendilerine bilgi olarak sunulanların ne kadarının doğru olduğuna, ne kadarının gerçeklerle örtüşmediğine nasıl inanacak? Belki aynı dersi okutan iki hocadan dinledikleri birbirini tutmayacak. Buna göre öğrencinin sorulara verdiği cevaplar da ?adamına göre? olacak.

 

Sonuç üzüntü verici?

Resmi tarih, gerçek tarih?

 

Önce bu ikilikten kurtulmamız gerekiyor.

Çünkü? Meşhur sözdür, bilirsiniz:

 

Yalanı söküp atmadan hakikati dikmeye çalışma; tutmaz.

 

Selamların en güzeliyle?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.