banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Eli ekmek tutmak dilimizdeki binlerce deyimden biridir. Sadece el kelimesiyle kullanılanlar birkaç sayfa tutar. Herhangi bir sözlüğe bakarak tahkik etmek mümkün. El vermek, el koymak, ele geçirmek, elden çıkarmak, ele avuca sığmamak, elinden kör eşek yem yememek, bir işte veya bir şeyde eli olmak, eli böğründe, elden düşme, elden ayaktan düşmek, eli ermek, eli uzun ? bunlardan birkaçı.

 

        Niyetim Türkçemizin söz varlığının zenginliğini anlatmak değil, vefatının 75. yıldönümünde İstiklal Marşı?mızın ölümsüz şairi Mehmet Akif?in şiirlerinde kullandığı içimizi ısıtan, sıcacık, hareketli dile, Türkçemizi kullanışındaki ustalığa dikkat çekmek.

 

        Milletimizin medar-ı iftiharı, bir iman, ahlak ve ideal insanı Mehmet Akif Ersoy içimizde öyle bir yer tutmuş ki onu hatırlamadığımız zamanlar neredeyse hiç olmuyor desem abartmış olmam her halde.

 

        Bugün bir bahaneyle çıkıp soğuk yüzünden iyice tenhalaşan caddelerde biraz dolaştıktan sonra dükkanını Pazar günleri de açan bir dosta uğramıştım. Son görüşmemizden bu yana yaşadıklarını birkaç cümleyle özetleyen dostum,  tarihi çok eski bir gazetenin kim bilir kaç saattir kafa yorduğu bulmaca sayfasını kaldırdıktan sonra büyük şairin manzum hikayelerinden biri olan Seyfi Baba adlı eserini hatırlamama neden olan şu sözü söyledi: Şimdi  sen anlat bakalım, anlat hele! İşte bu söz, beni son yağan karlarla iyice soğuyan Seydişehir?den şairin hikayesindeki zamana ve mekana adeta jet hızıyla uçurdu.

 

        Hikayeye göre şair, ziyaretine gittiği yaşlı dostunun sefaletin çıplak sahnesine benzettiği evinde, komşunun getirip mangala koyduğu ateşte birkaç fincan ıhlamur ısıtıp içirince ihtiyarın benzine biraz kan gelir. Ardından da ihtiyarın dilinin bağının çözülüp de derdini bir çırpıda anlatıvermesine neden olacak o soruyu sorar:

 

        ?Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?

        Nezle oldun sanırım çünkü bu kış pek salgın.?

       

        Bu sorudan sonra şair Seyfi Baba?yı öyle bir konuşturur ki bu anlatıştaki halk dilinin yazının başında bir deyimle dikkat çekmeye çalıştığım  güzelliğine ve bu ışıltılı dili kullanan Safahat şairine hayran olmamak mümkün değildir. 

        İşte Seyfi Baba?nın cevabı:

         

?-Mehmet Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktarmayayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalnızlık pek güç.
Bazı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!?

 

Prof. Mehmet Kaplan Bey, bu güzel dilin şairini ve eserlerini, Şiir Tahlilleri adlı eserinde çok beğendiğim şu sözlerle değerlendirir:

 

?Türk edebiyatında onun kadar içinde yaşadığı devri bütün teferruatı ile gören ve gösteren başka bir şair yoktur, denilebilir. Safahat, adeta, muayyen bir nokta-i nazardan tasvir edilen bir manzum romana benzer: Sokak, ev, kulübe, saray, meyhane, cami, köy, şehir, fakir, zengin, dindar, dinsiz, cılız, pehlivan, korkak, kahraman, halk, yüksek tabaka, münevver, cahil, yerli, yabancı, Avrupa, Asya, ticaret, siyaset, harp, sulh, şehircilik, köycülük, mazi, halihazır, hayal, hakikat, hemen hemen her şey Akif'in duyuş ve görüş sahnesine girer. Ve o bunları yalnız şiirin değil, edebiyatın bütün ifade vasıtalarıyla anlatır: Tasvirler yapar, portreler çizer, hikayeler söyler, fıkralar anlatır, konuşmalara başvurur, vaaz eder. Komik, trajik, öğretici, hamasi, lirik, hakimane her edayı, her tonu kullanır. Bu suretle Akif, şiirin hududunu nesir kadar, edebiyat kadar genişletir; hatta edebiyatı da aşar, onu hayatın ta kendisi yapar.?

Mehmet Akif?i çok seviyoruz. Onun imanını, ahlakını, ideallerini  mücadelesini takdir ediyoruz. Eserlerindeki dille kuracağımız bağlar bizi Akif?e, bizi milletimize, bizi Mehmet Akif gibi nice dehayı yetiştiren milli değerlerimize daha çok yaklaştıracaktır.

 

Buna her geçen gün artan bir inançla inanıyor, gücünü imanından samimiyetinden alan büyük şairi rahmetle minnetle şükranla anıyoruz.

 

Selamların en güzeliyle?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.