Bu yazımda ?merhamet?tten söz edeceğim. Merhamete dair ne biliyorsam onu anlatacağım. Kullarına karşı merhameti sonsuz olan Allah?ın kullarından beklediği, aslında onlara çok yakışan; ama kulların bunu unutarak önce kendilerine sonra da başkalarına zulmetmede nasıl olup da sınır tanımadıklarını, taşlaşan kalplerin merhametle tanışarak aslına dönebileceğini dile getireceğim.
Başarabilecek miyim, bilmiyorum. Rabbimin bana bu gücü vermesi için ?merhametlilerin en merhametlisi?nden yardım istiyorum.
Allah, Kur?an?da elçisi Mumammed?i (SAV) ?Alemlere rahmet olarak? gönderdiğini belirtiyordu. Elçinin içinde yaşadığı tolum merhameti tanımıyordu, canavarlıkta canavarları geçmişti. Ebu Cehil cahil bir adam değildi; bildiği hakikati kabul etmeyip, zalimlik yolunun yolcularından olduğu için bu lakapla meşhur olmuştu.
Bu çağın da gerçeklerin üstünü örtmede, hakikatleri saptırmada ve merhameti kovarak zulmün bayraktarlığını yapmada peygamberimizin yaşadığı dönemden eksiği yok fazlası vardı. Can çekişen merhamet yeniden can bulmalıydı. İnsanlığın yeniden mutluluk çağları yaşaması için tek ve en önemli bir kimyaya ihtiyacı vardı: Merhamet?
?Merhamet- Kalbe Dönüş İçin Son çağrı? Prof. Kemal Sayar?ın kitaplarından birinin adı. Televizyon kanallarından birine misafir olan hocaya telefonla soru sorup dertlerine çözüm arayan bir izleyiciye programın sunucusu, hocanın birkaç kitabını göndereceğini söylemişti. O anda dikkatimi çekmişti bu isim. Küçük bir araştırmayla yazarın yayımlanan birçok eseriyle birlikte bu eserinin de küçük bir tanıtımıyla karşılaşıyorum. Biraz da yaklaşan ?Kutlu Doğum? nedeniyle merhamet kelimesini dilime düşüren bu oluyor:
?Ümit ve merhamet. ?Bir düş kuruyorum? diyebilmek. Soluduğumuz havayı zehirleyen ve bizi birbirimize düşman kılmak isteyen zalimlere inat, merhamet. Çünkü zalimlik ötekini utandırarak, aşağılayarak, onun saygınlığını ayaklar altına alarak, haklarını değersizleştirerek zulmünü icra eder. Merhamet, insan onur ve saygınlığının çiğnenmesine karşı durmaktır.
Kemal Sayar, bizleri ?dağılmış pazar yerlerine? benzeyen güzel ülkemizi merhametle onarmaya çağırıyor. Komşumuzun acısını kendimizin bilerek. Konuşarak. Anlayarak. Farklılığı kabullenerek. Severek.?
Tanıtım cümleleri hepimizin yürekten katılacağı şu dilekle bitiriliyor:
?Merhamet aşısı ümidin kandillerini yeniden yaksın...?
Bu güzelim temennideki ?merhamet aşısı? tamlamasının çağrışımıyla bir anda kendimi rahmetli Necip Fazıl Kısakürek?in ?Reis Bey? adlı ölümsüz tiyatro eserinde buluyorum? Eserin kahramanı ceza reisi, annesini öldürmekle yargıladığı bir gencin mevcut delillere göre idamına hükmeder. Gencin suçsuz olduğuna dair söylediklerine ve ?merhamet? çığlığına itibar etmeyen Reis Bey, idam edilen gencin bir süre sonra suçsuzluğunun anlaşılması üzerine büyük bir sarsıntı geçirir. ?Merhamet? sözcüğünden nefret eden bu taş kalpli adam, öyle değişir, öyle yumuşar ki görevini bırakıp her yerde ?Merhamet? davasının en ateşli savunucusu haline gelir, nerede bir zulüm, nerede bir acı yaşanıyorsa suçlunun kendisi olduğunu söyler:
?Ben diyorum ki; her fert başucuna, ?suçlu benim! herkes suçsuz!? levhasını asmalıdır! ben diyorum ki; yegane kurtuluşumuz, herkesin herkesi affetmesindedir! Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer; ama görüyorum ki anlatamıyorum? hissediyorum ama anlatamıyorum! çocuk ?ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz!? dedi. ağladıkça anlıyorum. ağladıkça anlıyorum!
Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim! hem de öylesine kaybettim ki, Amerika?da bir cinayet işlense de dünya çapında bir ses sorsa, ?katil kim??? ?benim!? diye haykırabilirim! Soğuk kış geceleri köprü altında yatan çocukların vebali benim boynumda! Gömleğimin yakasında! İsterse çareme adli tıp baksın; fakat bir hastaneye girsem de, kan kanseri çeken hastalar görsem; ?acaba onları bu hale ben mi getirdim?? diye düşünüyorum!
Ben ne yaptım! uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim! Hangi mukaddesi kirlettim ki, kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum! Dışımda ne arıyorlar! İçime doğru suçluyum ben! Bir de kalkmış, belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum??
Reis Bey?in bu şekilde düşünmesinin gerekçesi Rahman ve Rahim Allah?a inancıdır:
?Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum? Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz! merhamet? Alem bu temel üzerinde!
?Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı şırıltılı su??
Bu çağda açlığını duyduğumuz en önemli kimya bana göre işte bu:
Merhamet?
Selamların en güzeliyle?.