Ülke genelinde BÇG
diye bilinen illegal oluşum, ?Allah?
diyeni fişliyor, zamanın kudretli generali, önüne konulan listeler hakkında
yalan yanlış suç duyurularında bulunuyordu.
İçişleri bakanına; ?gelirsem
o kadını yağlı kazığa oturturum? gibi hangi terbiyenin ürünü olduğu malum
laflar edebiliyor, bir başka omuzu kalabalık ise Müslüman Türk Milleti?nin
seçmiş olduğu bir başbakan?a sinkaf
edebiliyordu.
?Mendiler? adını verdikleri bir grupla orta
oyunu sahneye konuyor ve senaryosu oyun oynandıktan sonra yazılabiliyordu. Sonradan öğreniyoruz ki; oyunda rol alan o sakallı, sarıklı, eli koca
asalı acayip kişilerin çoğunluğu özel olarak yetiştirilmiş 28 Şubat?ın kadrolu
elemanları imişler.
İslami
cemaatler, vakıflar, dernekler, yurtlar, kurslar ne kadar dini motif içeren
oluşumlar varsa topun ağzına konuluyor, malum medyanın elindeki barutsa namluyu
ateşlemek için silahın haznesine dolduruyor ve çakmak çakılıyordu.
28 Şubat,
Müslümanlar için bir fitne eleği olmuştur. Bu fitneden çok az insan yara
almadan çıkabilmiştir.
80?lerde,
Müslüman gençliğe rehberlik etme iddiasındakilerin bazıları itirafçılığa
soyunacak kadar da alçalmışlardı.
O
dönemde bu ?bazıları? da, içinden çıktıkları camiaya ihanet etmişlerdir. Diğer
bazıları ise tezgâhlarını kapatıp sıvışmışlardır.
Seydişehir?de devletin resmi bir kurumunda
çalışırken, 28 şubattan önce iki sözünden birisi ?camia? olan cümlelerle edebiyat parçalayan, mesai arkadaşlarına; ?kendisinin
de bir cemaat erbabı olduğunu? her
vesileyle ifade eden ve bu haliyle övünen zat, 28 şubat sonrasında; okulda başörtülü olarak çalışanları kapıdan
içeri sokmamak için çabalarken, zamanın
zinde kuvvetlerine mesai
arkadaşlarını gammazlarken gördüğümüz
olmuştur. AK Parti devri iktidarında
ise, aynı kişilerin makam ve memuriyet uğruna, geçmişte yaptıkları
kepazelikleri unutarak bir kahraman edası ile bir başka kılığa girme cüretini gösterebilmişler
ve iktidar yalakalığı yaparak geçmişlerinin tam tersi söylem ve eylemler içine
girme cüreti gösterebilmişlerdir.
Seydişehir?e
uzak bir eğitim kurumu, sabah saatlerinde
bölgenin kolluk kuvvetleri, eğitim müfettişleri ve onları oraya taşıyan
bölgenin eğitim sorumluları, sabah
erkenden çıkıyorlar ve ders zilinin çalmasını bekleyip, öğretmenlerin derse girmelerini müteakip
sınıflara baskın yapıyorlar. Bu durumu
gören biri, içeriye haber verince; sağlık sorunu nedeni ile sevk alan bayan öğretmenleri
arka kapıdan çıkışını görüp gammazlayan, ihbar eden, sanki dünyanın en azılı
teröristlerini ihbar ediyormuşçasına yaptığı işten zevk alan onur yoksunu
insanların varlığına şahit olunmuştur.
Seydişehir?deki sağlık kurumlarında gece nöbetinde
baş örtülü çalışanlarının resmini çekip gerekli yerlere servis eden iki yüzlülere sıkça rastlanılmıştır.
Şimdi, 28 şubatın o kudretli yüzleri yargı önündeler. ?Öç alınıyor? gibi bir düşüncem asla olmadı, olmaz da. Ama
28 şubat, Müslümanlara ve insanlığa yapılmış bir
zulümdü ve bu zulmü yapanlar mutlaka yargı önünde
yaptıklarının hesabını vermeliydiler.
Er yâda
geç adaletin yerini bulması, kimi mutlu etmez ki? İşte ben de onlardan sadece birisiyim.
Yüce Allah,
bütün bunlar olurken de Alîm ve Basîr idi. O, her şeyi görüyor ve biliyor..
Dönenleri, başı dönüp yere yıkılanları, yola yatanları, yolu satanları, yolda
yürümeyi bırakıp nutuk atanları, gelen geçene çelme atanları, onu beceremezse
laf atanları da biliyor.