Son günlerin sohbet konularının en öne çıkan maddeleri içinde; hırsızlık, dolandırıcılık, yan kesicilik, kontör dolandırıcılığı gibi konular başı çekmekte...
Nereden başlasak, konuya nasıl girsek bilmiyorum.
Bu konunun beni ilgilendiren kısmı; polisiye ve adli kısmından daha çok, insanların alın teri dökmeden kazanma ve harcama hırsları... Bu hırs; toplumumuzu hızla felakete doğru sürüklemektedir.
Maalesef; kanunsuzluğun, ahlaksızlığın yaygınlaştığı günümüzde bu eylemler “normal bir eylemmiş” gibi algılanmaya başladı.
Toplumu ayakta tutan dinamiklerden birisi olan “güven” gibi bir nimet her geçen gün pörsümeye, anlamsızlaştırmaya terk ediliyor.
Kapıyı çalan herkesi, yanına yaklaşan her insanı, selam verenleri bile “acaba bana neden böyle davrandı?” diye sorgular hale gelen bir paranoya yaşamaya başladık.
Gerçek örneklerle konumuzu açıklamaya çalışalım.
Maaşını yeni almış emekliye, hal hatır sorarak yaklaşmanın aslında, “dolandırıcılığın bir yöntemi” olduğunu emekli amcamız dakikalar sonra bakkala ekmek almak için girip ekmek parasını vermek isterken cüzdanını yerinde buladığında anlayabiliyor.
“Ben şunun geliniyim, kızıyım oğluyum, babam gönderdi, çok zor durumdayız” gibi ajite cümleleri kurarak duygu sömürüsüyle genç bayanların yaşlı çiftleri dolandırmaları...
“Telefon numaranız terör suçlularının aramasına takıldı. Telefonu kapatmadan verdiğim adrese hemen gidip, şu kadar ödeme yapmazsanız başınıza çok kötü şeyler gelecek” şeklindeki sahte ihbarlarla insanları maraton koşusuna tabi tutan mobil dolandırıcıların tuzağına düşenlerin durumları... Evet bu yöntemler hep yaşadığımız, yaşayanlardan duyduğumuz dolandırıcılık yöntemleri...
Artık, o bildik klasik, yöntemlere karşı toplumun bilinçlenmesi ile dolandırıcılar da her geçen gün yeni yöntemler, yeni teknikler geliştirmeye başladılar. İletişim teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak, dolandırıcılar da kendi tekniklerini geliştirmeye devam ediyorlar.
Bu olaylar o kadar çoğaldı ki; basına yansıyanların dışında yaşadıkları bu acı olayları ar meselesi sayıp gizleyenlerin sayısı da azımsanmayacak boyutta olsa gerektir.
Polisiye tedbirler mutlaka gerekir ve alınıyor da... Ama bu pis işlerin son bulması toplumun acilen rehabilite edilmesine bağlı.
Hani klasik bir laf vardır; “her insanın başına bir polis dikemesin belki ama vicdanlara yerleştirilen helal haram duygusu ile bu pis işleri sonlandırabilirsin.”