Bugün bir başka sahurdayım.
Lokmalar öncekiler gibi rahat geçmiyor boğazımdan.
Anaları düşünüyorum. Dokuz ay karnında taşıdığı, uzun gecelerde başını bekleyip uyumadığı, kılına zarar gelmesinden korktuğu, ateşi yükselince alnına ıslak bez koyup, sabahlara kadar başını beklediği, okula giderken; karnını doyurup, saçını taradığı, başına bir hal gelmemesi için elinden tutup yıllarca, ta öbür mahalledeki okuluna kadar eşlik ettiği, ömründen ömür verip büyütüp asker ettiği yiğidine ağlıyor dünden beri.
Düşünsenize; evinizden bir oğul, bir ağabey, bir kardeş, bir torun, belki bir baba, kahpe bir kurşun ile yok oluverdi. Düşünsenize; her gün kapıdan içeri girişinde şakalaştığınz, bazen güreş tuttuğunuz, bazen kavga ettiğiniz, bazen barıştığınız, bıyıkları yeni yeni terlemeye başlayan dal fidanınız yok artık.
Kaç tane ana, kaç tane baba, kaç tane bacı, kaç tane yavuklu, kaç tane eş; taşlaşmış, donuk gözlerle bakıyorlar etraflarına. Belki de bir rüya gördüklerini, birazdan kabustan uyanıvereceklerini sanıyorlar.
İşte bugün sahurda, bu seher vaktinde, kahrolası terörün acımadan katlettiği yiğ>
Konu hesaplaşma olunca şairin “Yılbaşı” konusundaki uyarısına bakmamak olmaz.
“Dostum; nedir şu yılbaşı
Hangi çayın-dağın taşı?
Hangi şaşkın el taşıyla
Avlar iman denen kuşu…
Bir kulak ver şu hadise:
“Kim bir kavme benzer ise
Onlardandır!” buyurulur
Böyle mühim, bu hadise”
2012 yılı biterken ‘Hasadın hası’yla hemşerilerimizin gönüllerini bir kez daha fetheden Bahattin Paslı Ağabey’i tebrik ediyor, Rabbimden sağlık ve afiyetler, Seydişehirlilere bu aşkla armağan edeceği nice eserler kazandırmasını diliyorum.
Selamların en güzeliyle….