banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ramazan dolayısıyla katıldığım kitap fuarlarında ve belediyelerin düzenlediği konferanslarda, birçok okuyucu ile yüz yüze gelme fırsatı buldum. En ilginç sohbetlerden birini Ankara’daki Kocatepe Kitap Fuarında bir imam arkadaşla yaptım.  Uzun boylu, yanık yüzlü, gayret-i diniyesi olan bir arkadaştı.

                -Sizi Akit’teki yazılarınızdan tanıyorum, eğitim yazılarınızı takip ediyorum diye söze başladı.

Heyecanla bir şekilde konuşmasını sürdürdü:

Kızılcahamam’a bağlı bir köyde imamlık yapıyorum. Köyde nerdeyse cemaat yok. Kızılcahamam’ın birçok köyünde cemaatsizlik yüzünden cuma namazı kılınmıyor. Hükümet dul kadınlara maaş bağlıyor. Bu bir dünya para yapar.”

Konu onun için önemli olmalıydı. Kaç dul kadına maaş bağlandığını ve bunun ayda ne kadar yekûn tuttuğunu ayaküstü hesap edip söyledi. Bunun yerine köylere hanım hoca tayin edilmesini, bu sayede köylerde kalan kadınların eğitilmesinin daha iyi olacağını ilave etti. Köyde cemaat yoktu, nerdeyse yapılacak bir şey yoktu.

Ankara’dan sonra Konya’ya geçtim. Öğretmen-yazar Duran Çetin’le sohbet ederken de benzer bir tespitle karşılaştım. Duran Bey ziyaret için köyüne gitmiş, köyde pek az insanın oruç tuttuğunu tespit etmiş. Merkezi ezan, merkezi vaaz, merkezi hutbeler imamları tembelliğe alıştırmış, pek çoğu namaz memuru olup çıkmış; cemaatle iç içe olmak, onlara vaaz etmek, Kur’an öğretmek, dinî yaşantılarının güçlenmesi için çaba sarf etmekten uzaklaşmışlar.

Duran Çetin’le şu tespiti yaptık:

“Şehirlerde camiler dolup taşıyor. Birçok yerde “Haydi çocuklar camiye!” kampanyaları düzenleniyor. Diyanet, “Camiler çocuk açacak.” başlıklı çok güzel bir kampanya düzenledi. Camiye arada sırada çocuk gelirde gürültü çıkarırsa onları azarlayan cemaat, çocuklara ve onların sevimli seslerine alıştı. Şehirler dindarlaşırken köyler dinden uzaklaşıyor. Köylerde yeni bir hamle başlatmalı.”   

Kızılcahamamlı okuyucumun karamsar tavrı beni şaşırttı. Ona şöyle dedim:

“Herkesin bir ilgi ve etki alanı vardır.  Stephen Covey, insanların bir ilgi bir de etki alanı vardır, der. Evimiz, iş yerimiz, ailemiz bizim etki alanımızdadır. Hükümet, Ankara bürokratları, dünyada olaylar ve savaşlar bizim ilgi alanımızdadır. İlgi alanımızdaki olayların çekiciliği sebebiyle çoğu zaman ilgi alanımızda olup bitenleri konuşuyor;  vaktimizi, heyecanımızı ve gayretimizi tüketiyoruz. Biz konuştuk diye bu alanlarda hiçbir şey değişmez. Hâlbuki enerjimizi, dikkatimizi ve gayretimizi kendimize, evimize, iş yerimize çevirsek bu alanda elimizden geleni yapsak birçok şeyi değiştirebiliriz. Her imam ve öğretmen, peygamber varisidir. Peygamberler,miras olarak ilim bırakmıştır. Peygamberimiz (sav) tek başına İslam davasını dünyaya ilan etti. Kendi nefsinden başlayarak İslam’ı yaşamaya başladı. Sonra en yakınları olan eşi Hz. Hatice(ra), yeğeni Hz. Ali(ra), arkadaşı Hz. Abubekir (ra), azatlı kölesi Hz. Zeyd’e (ra) anlattı. Onların Müslüman olmasıyla İslam kuvvet buldu. Zaman içinde dalga dalga yayıldı. 23 senede bütün Arap Yarımadası Müslüman oldu. Sonraki yıllarda kıtalar ve kitleler İslam’ı seçti.

Her imam, camiye ders koymalı. Kur’an, hadis, ilmihal okumalı. Komşularını gezmeli, onları camiye ve cemaate davet etmeli. Peygamberimiz (sav) gibi cemaat aramalı ve bulmalı. Önceliği eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza, yakın arkadaşlarımıza vermeliyiz.

Üstat Bediüzzaman bu konuda son derece ilginç bir tespit yapar:

İnsanın etrafında halka halka daireler vardır. Nefis dairesi, akraba dairesi, köy, şehir, ülke, dünya, siyaset dairesi. En uzak dairede nadiren vazife bulunabilir. Harici dairelerin cazibedarlığı yüzünden insanların çoğu o dairelerle ilgilenir ve nefis dairesindeki vazifelerini unuturlar.  Hâlbuki en yakın dairede devamlı ve mühim vazifeler vardır. Yakın dairedeki vazifelerimizle meşgul olmak, uzak dairelerle meşgul olarak vaktimizi zayi etmemek gerekir…

İmam okuyucumla hayli uzun ve tatlı sohbetler ettikten sonra vedalaştık.

Fuardan ayrılırken tekrar yanıma geldi.

Üç poşet kitap almıştı:

“Hocam, cemaati ve komşuları hesap ettim. Hepsi için birer kitap aldım. Dua ve okuma kitapları. Hepsini tek tek ziyaret edeceğim ve bu kitapları hediye edeceğim.

“Etki alanını etkili kullanma kararı vermişsin, en yakın dairedeki mühim vazifelere odaklanmışsın. Tebrik ederim.”dedim.

Gülümsedi. Vedalaştık.

Netice olarak şu hususlar önemli:

1. Diyanet merkezi vaaz ve hutbelere son vermeli. Camilere meal, tefsir, hadis, ilmihal vb. dersleri konmalı. Cemaat şuurlandırılmalı.

2. Aile hekiminin hastaları evinde ziyaret ettiği gibi hocalarımız da cemaati evlerinde ziyaret etmeli, camiye gelmeyenleri davet etmeli.

3. Hükümeti, Amerika’yı, dünyayı idare etmekten vazgeçip en yakın dairede dinî irşat vazifemize önem vermeliyiz.

Beyin Vitamini:  Nefsimizi Müslüman etme bilincini veren Üstat Bediüzzaman’ın Küçük Sözler, Gençlik Rehberi ve Meyve Risalesi adlı kitapçıklarını tavsiye ederim. Bayram ziyaretlerinde dostlara şeker ve çikolatanın yanı sıra bu tür kitapları da hediye etmeli. Bütün okuyucularımızın Ramazan Bayramlarını tebrik ederim. İrtibat: 444 24 14

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.