banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

15.05.2012 tarihinde bu köşede, Oğlakçı Köyü yol durumu ile ilgili olarak, bundan 50 yıl önce yaşamış Hasan Emmi’nin, Seydişehir’den aldığı  ve o zamanlarda kullanılan gaz lambasının camını,30 kilometrelik yolu yaya olarak kat edip, köye az bir mesafe kalmışken kaza ile kırdıktan sonra, zamanın çaresizliğine çok acı bir örnek olacak şekilde,  yönünü Seydişehir’e doğru dönüp;  “Ula sen Seydişehir! Şehir misin, zehir misin?” diyerek sitem ettiğinden  bahisle bu sözü başlık olarak kullandığım bir yazı kaleme almış ve köyün yolunun o anki içler acısı durumundan bahsetmiştim.

                Gerçekten de doğup büyüdüğüm köyün yolu tam bir harabeydi, viraneydi o tarihte ve ondan önceki tarihlerde.  Köye gidip gelirken hem yolla mücadele ediyor hem de devletimi, özellikle de yöremi yönetenlerle ilgili olarak gıyaplarında kavgalar ediyordum.  “Her hangi bir şehirde, her yıl defalarca sökülüp yeniden yapılan kaldırım taşlarının hurda fiyatına bile yapılabilecek bir yolu neden yapmazlar, neden bu yoksul çaresiz insanları, zaten yazgılarının çileli bir hayat olduğu yüzyıllardır tescilli olan bu garibanları düşünüpte bu yolu kullanılabilir bir duruma getirmezler?” diye sitem ederdim hep.

                Sitem haricinde de; ulaşabildiğim yerlere, beni bir vatandaş olarak dikkate alabilecek tüm yetkililere ulaşmaya gayret ederdim. Ne yalan söyleyeyim ki; saedec e, beni bir vatandaş olarak dikkate alabilecek insanlara ulaşmak için çaba harcadım.  Ben, isterseniz esamisi hiç okunmayan, dağlarda tek başına dolaşan “derviş kılıklı birisi” bile olsam, benim o halimdeki varlığımdan dahi sorumlu olanların bulunduğundan haberdardım aslında. Bu memlekette herkes, sadece bir oy peşinde koşacak değildi herhalde. Benim derdimle dertlenecek, benim sevinçlerimle sevinebilecek insanlar henüz, bu topraklar üzerinde hem de sayıları çok fazla olmak üzere yaşamaya devam ediyorlardı. Zaten  “ülke kalkınması” denen olgu da onlar sayesinde gerçekleşmekteydi.

                İşte bu insanlardan bir tanesi de;  1970 li yılların başında, o zamanlar henüz çocuk yaşımda olsam da, aynı mekanda; yıllarca yemek yemiş, su içmiş, havasını teneffüs etmiş, yatakhanesinde yatmış, çorak topraklarına ağaçlar dikmiş, bahçesinden aynı meyvelerden tatmış,  Devlet Parasız Yatılı Okulu olan İvriz İlköğretmen Okulundan kendisini  kendime örnek aldığım, çok Değerli Abim Sadettin Kuyucak’tı. 

                Seydişehir İlçemizi temsilen İl Genel Meclisi görevini yürütmekte olan Sayın Sadettin Kuyucak, Oğlakçı Köy Yolu için o virane yolu  defalarca kat ettiğini, gerekli incelemeleri bizzat yaptığını,  ilk gidişinde yolun “yama” şeklinde onarıma ihtiya ç olduğunu ama sonraki gidişlerinde “yamalama işleminin yeterli olmayacağını ve tamamının kaplama yapılması gerektiğini” İl Özel İdare Müdürlüğümüze rapor etmiş  “bu yolun tamamının  kaplama yapılmasını, yapılmaması halinde hem bu yolun hem de Oğlakçı Köyü’nün geri dönülemez zorluklara muhatap olacağını” defalarca dile getirdiğini kısaca bu yolun yapılmasında ne kadar emek sarf ettiğini bizzat biliyorum.

                Bugün yani  16 Eylül 2012 saat 10.00 itibari ile Konya’dan Oğlakçı Köyü’ne gidişimde yolun yeni halini göreceğim için oldukça heyecanlıydım. Önceki yazımda “Konya’dan Çavuş’a kadar olan 70 kilometrelik yolu kolayca aştığımı  ama Çavuş’tan köye kadar olan 8 kilometrelik yolu kat ederken ızdırap çektiğimi” yazmıştım.  Şimdi ise Çavuş-Oğlakçı arasındaki o yolu kat ederken Konya- Çavuş Devlet Yolu’nun kıskançlıkla seyrettiğini hissettim sanki. Ondan bile güzel olmuştu sanki.. 

                Devletim, köyüme öyle bir yol armağan etmiş ki; “buna sebep olan herkesten ama özellikle bu yolun yapılması için emeklerine yakınen şahitlik ettiğim Sayın Sadettin Kuyucak Abim’den Allah razı olsun” demekten başka söz bulamadım.

                Bu harika yol üzerinde aracımla seyrederken;  1970 yılında, Oğlakçı’dan, çocuk yaşımda, hem de tek başıma toz toprak içinde, neredeyse patikadan ibaret bir yol iken,   eşek sırtında, iki çuval buğdayı,  Çavuş- Konya’ya yolu üzerinde hala duvarları dimdik ayakta bulunan G... Gömlü Değirmeni’ne götürüp, övütüp tekrar aynı yol üzerinden Oğlakçı’ya götürdüğüm ve yıl içinde defalarca tekrarını yaşadığım anılarım depreşti birden.

                O zamanlardan bu zamanlara, işte şu an üzerinde seyretmekten haz aldığım, gurur duyduğum  Oğlakçı Köy Yoluna uzanıverdim zaman tünelinde... Gerçekten mükemmel bir yol yapmış devletim. Devletim, “devlet” olduğunu haykırmış adeta.

                50 yıl önce;  “Ula sen Seydişehir! Şehir misin, zehir misin?” diye sitem eden Hasan Emmi! Çık gel de mezarından köyüne bir bak. Seydişehir,  işte şimdi gerçekten bir şehir...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.