Der Spiegel ilk defa 10 sayfa Türkçe metin yayınladı. (24.6.13, sayı 26) Ajanların notları iyi anlaşılsın diye Gezi olayları Almanca ve Türkçe neşredildi. Birkaç sayı öncesinde Spiegel, kendi muhabirlerinden bazılarının Bundes Nachrichten Dienst elemanı olduğunu yazmıştı. Bu muhabirler, ileriki yıllarda önemli mevkilere gelmişlerdi.
Derginin İstanbul’dan yazan muhabirleri Daniel Steinvorth, Özlem Gezer, Bernard Zand ve Maximilian Popp, BND elemanı mı, henüz bilmiyoruz. Dergi belki ileriki sayılarda merakımız giderir.
Spiegel’in Taksim Gezi Parkı ile ilgili yazdıklarını okuyunca şaşkına döndüm.Benim gördüklerimi Steinvorth, Zand, Gezer ve Popp hiç mi hiç görmemişler. Hâlbuki “Hausmitteilung” bölümünde yapılan takdime göre hepsi Türkiye uzmanı muhabirler, işinin ehli adamlar. Uzman gazeteciler neden Taksim’de sadece ağaç sevgisi ile dolu eylemcileri gördü de iş yerlerini, iş makinelerini, polis ve belediye arabalarını, ambulansları ve özel arabaları yakan adamları, başbakana yapılmış küfür yazılarını görmediler?
Sır burada.
Daniel Steinvorth ve Bernard Zand’ın yazdıklarını göre Türkiye’de iki zıt kutup var. Beyaz Türkler ve Siyah Türkler karşı karşıya. Muhabirler, yazının sonunda gruplara birbirleriyle konuşmayı tavsiye ediyorlar.
Tavsiyeye bayıldım. Tabi ki konuşalım.
Zand ve Steinvorth, sanki Türkiye’de Beyaz Türk dedikleri adamların, dönmelerden ibaret değilmiş, küçük bir azınlık olduğunu bilmiyorlar. Sanki Türkiye’de dönmeler, masonlar, militaristler 4 defa darbe yapıp halkın iktidarını gasp etmemişler. Beyaz Türk denen dönmelerin kırdığı yumurta kırkı geçti, Taksim’deki en son yumurta.
Zand ve Steinvorth önce şu sorulara açık yüreklilikle cevap bulmalılar:
A.Neden Almanya, Amerika, Fransa ve İngiltere’de olmayan darbeler Türkiye’de oldu?
B.Türkiye laikse neden din görevlileri devlet memurudur? Papazları memur olan Avrupa ülkesi var mı? Yoksa Türkiye’deki laiklik, dindarları zapt-ü rapt altına almak için kullanılan bir yutturmaca mı?
c.Neden halkın seçtiği liderler asılır, zehirlenir ve tehdit edilir? ABD ve AB’da benzer vak’alar var mı?
Orta yerde Beyaz Türkler filan yok. Halktan darbelerle iktidar çalmaya alışmış azgın bir azınlık var. Masonlar, lionslar, roteryanlar, dönmeler, dinsiz laikçiler, darbecilerden oluşan bir koalisyon, laikliği maske olarak kullanıyorlar. Maske iyice eskidi.
1908’de iktidarı darbe ile gasp ede bu azınlık, 3 Kasım 2002’ye kadar istedikleri gibi memlekette at oynattı. Yine oyunlarla iktidar gasp etme derdinler.
Konuşacaksak bu darbeci azınlık, zulmettiklere halktan özür dilesinler. Desinler ki:
1. Ey millet, iktidarı kaybetmek çok zormuş, muhalefet çekilir şey değişmiş. Localarda örgütlenerek, ordu içinde cuntalar oluşturarak iktidarı ele geçirdik ve size haksızlık yaptık, özür dileriz. Bundan sonra demokrasiye razı olacağız ve seçimle gelen iktidarlar seçimle gidecek.
2.Bir daha orduyu kışkırtmayacağız, yalan ve iftiralara başvurmayacağız.
3.“Göstericiler polis panzeri altında ezildi” gibi yalanlarla kışkırtma yapmayacağız.
4.CHP’li başı açık kadının başına eşarp örtüp video çekimleri yapıp “müftü karısıyım, Tayyip Edoğan’ı istemiyorum.” gibi yalanlara başvurmayacağız.
5.Taksim’de olduğu gibi halkın seçtiği başbakana küfür yazıları yazmayacağız.
6.Avusturalya’dan ajanlar getirip su sıkan Tomaların karşısına çıkarıp “kahraman direnişçi” ilan etmeyeceğiz.
7.Ak Parti mitinglerindeki milyonlarca insanın resmini altına “Hükümete karşı gösteriler” yazan CNN’e tepki göstereceğiz.
8. Yüzü peçeli, eli molotoflu, bilyalı, taşlı göstericileri eylemci değil, terörist sayacağız.
9.Üniversite öğrencilerini Taksim’de çadırlara yerleştirip günlük 30 lira yevmiye ve bedava yemek vermeyeceğiz.
10.Amerika’da deniz kazasında yaralanan bir adamın resmini kullanıp “Taksim’de gösterici yaralandı” yalanlarını yazmayacağız. Çanakkale’de trafik kazasında yaralanan bir çocuğun resmini alıp Taksim’de yaralanmış gibi twitt atıp göstericileri gaza getirmeyeceğiz.”
Spiegel’in Türkiye uzmanları, yukarıda yazdığım 10 maddelik çarpıklıklara hiç değinmemişler. Taksim’de toplananlar, cami işgal etmemiş, başı örtülü bir kadını ve altı aylık yavrusunu tekmelememiş. İş makineleri, belediye arabaları, polis otoları, özel arabalar, ambülanslar yakılmamış, polisler bilya, taş ve molotoflarla yaralanmamışlar.
Hepsi ak sütten çıkmış ak kaşık.
Gezi Parkı’nı ben de gezdim. Ağaçla parkla ilgili bir protesto görmedim.
Sandıkta iktidar olamayacağını bilen ne kadar muhalefet türü varsa hepsi oradaydı. Laikçiler, terör grupları DHKP-C, SDP, DİP, İP, darbe yandaşları…Sadece millet yoktu.
Sokakta kargaşa çıkararak iktidarı devirmek istemedilerse neden Dolbahçe’deki Başbakanlık ofisine yürüdüler, neden yalanlara başvurdular, neden başbakanın Ankara’daki evine saldırdılar? Hükümet, kışla projesini mahkeme kararına bıraktı, referandum önerisinde bulundu. Göstericiler parka dikilen 146 yeni ağaç ve binlerce çiçeğe hiç teşekkür etmedi.
Mesele park, ağaç, çiçek değil çünkü… Der Spiegel ajanlarından bunları yazmalarını beklerdim.
Not: 10 Temmuz akşamı saat 18’de Beyazıt Kitap Fuarında “Şiir, Şuur ve Ramazan” konulu bir konuşma yapacağım. Dostlar davetlidir.